Alsam diyorum seni,

Tepebağ yokuşundan Kayalıbağ'a. 

Hasretlikten çıkmış sevdalılar

misali;

daracık, sımsıkı sarılmış sokaklarda,

Kollarını dolmamış gibi beline.. 

Baksam, gözünün derinliklerine.. 

Baksam geçmişime, geleceğime.. 

Baksam Adana'ma, memleketime.. 

***

Bir yanım Taşköprü'ye baksa, 

Bir yanım eski otobüs terminaline kurulmuş Merkez Cami'ye.. 

Karşıda iki büyük otel yükselmiş eskiye inat;

Birine Hilton demişler, birine Sheraton!

Seyhan deseler, Ceyhan deseler ne yakışırdı bu sessiz sözgün nehrin kenarına..

***

Artık dolaşmak istiyorum, feryat figan etmeden..

Kuruköprü’nün bir başına dikilmiş Bahri Paşa çeşmesinden su getirsek helkelerle..

Sen ibrikten elime döksen, serinletsen yapış yapış sıcakta.. Peşkir versen sevgi dolu, saygı yüklü bakışlarla..

Dükülsek artık yollara, Ali Göde'nin küçücük tahta tezgahında, kulplu cam bardaktan "bol deneli" şalgamını içtikten sonra.. 

Eskibaraj da olur, Mimar Sinan da.. 

Hatta Fuzuli'de, Galeria bile olur, Merkez Park bile.. 

Adana güzel ya,

Sen güzelsin ya yanımda,

Nefes almak bile daha güzel oluyor hani! ..

***

Hani diyorum alsam seni,

Sen Döşeme'den gelsen,

Ben Reşatbey'den..

Pehlivan'ın otelinin altında buluşsak..

Açlık başıma vurmuş ya, karın zil çalarken, aşkın sözü edilmezmiş ya;

Asortik sevgililere inat; "Kebapçıya mı girsek, paçacıya mı" tercihini sana bıraksam..

Bana bakma, sen karar ver;

Şirdan da, mumbar da yerim seninle,

bol acılı turunç ekşili dürüm de..

***

OtursakSiptilli'de Silindir'lerin Mesut'ta, Yağcami çarşı sokağındaki İştah'ta, Mestan Hamamı'nı geçer geçmez Uslular Süleyman'ın Asmaaltı'sında;

Yumulsak mis gibi kebaba kokusunu sinemize çekerek.. 

Yok, asma suratını öyle;

Arasta'ya da gideriz..

Annoş Bayram' a da gideriz; 

ciğerini bile yeriz memleketin!..

***

Ha illaki "sosyetik olsun" diyorsan, Dörtyolağzı'na Sadık Onbaşı'ya da gideriz,

Eski barajda Halil Genç'e,

İki kişilik yarıştan gümüş madalya ile dönen Adana'nın gururu Tefo Memet'e,

Çağlayan'da müzikle yemeği aynı tavada kavuran özel yerlere de!.. 

Onların adı kaldı anılarda..

***

Şimdi yeniler var:

Turgut Özal'da, Menderes'de, 

Kenan Evren' de.. 

Karşıyaka, Kürkçüler'de olsa ne olur,

İncirlik yolunda, Çolak Bulvarı'nda olsa ne olur? 

Köprüköyü' ne doğru çıksak şöyle,

Gölette mangal yapsak..

Adı hiç önemli değil..

Adana'da ise adı da kebap, aşkı da!

***

Kurttepe'de Ali Baba'da "sokum" istesek, "dürüm" deseler kibarca.. 

Baro tesislerinde, yok istersen yamaçtaki balıkçı mekanlarında,

İstersen Marina'da, Yelken Kulüpte, bilemedin Ring'de, Tahta Masa'da çay içsek.. 

Ya Beyazsaray'dan ya da şimdi daha manzaralı terası olan Park Zirve'den baksak şöyle,

Güzel Seyhan Baraj Gölü'ne.. 

Adana'nın kokusunu içimize çeksek.. 

***

Alsam diyorum seni yanıma, 

Eski Hava alanı yoluna gitsek.. 

Çamlık'ta "elim sende" oynasak, 

Hergele Yolu'nu aşıp Bakla tarlasının bekçisine selam sarkıtsak.. 

Muhtar İsmet ağasında bir kahve içsek "tarsusi",

Sanat okulu talebeleri ile arşınlasak o tozlu yolları.. 

Doğumevi karşısında mis gibi kokan, buram buram tüten kıymalıyı peynirliyi gücendirmeden, 

"2 börek doğra Cemal usta, 

domatesi, turşu biberi, nevalesi 

bol olsun!" desek.. 

Hacıbayram'da Reşit ustadan "sıccak" halka tatlı yesek, 

Kuyudibinden Baçın ağzı'na dönüşte

Giritli Selim'den " buz gibi" eskimo dondurması..

***

Bir zamanlar, "Baçın ağzı" denilen Adana'nın Garp Kapısı'ndan bu "Feleksiz" memleketin, geçmişini, geleceğini hatırlasak! 

Kuruköprü’nün bir ucunda tertemiz tuvalette "hacet" gidersek, Ali Kulaç'ın bayisinde tezgahtan avanta gazete okusak..

Arlı Fırını'ndan pide alsak, ucundan koparıp tadına baksak, Toros Paçacıya "sütlaç" yemeye gitsek..

Erciyes' e, Kristal'a baksak, içimizi çeksek, imrenerek, hayal kurarak.

***

Küçüksaat'ten insek, Çakmak'tan Dörtyolağzı'na, 

İnönü Parkı' na.. 

Sonra Belediye önünden, Atatürk Parkı'ndan Vali Yolu'na.. 

Sapsak Gazipaşa'ya doğru, Toros Caddesi’nden eski Radyoevi sokağına girsek, nostalji yasasak "ızıcık!.." 

Sonra Kasım Gülek Köprüsünü teğet geçip,

Sular'dan insek Yeni İstasyon’a!.. 

Gözlerimizi kapatıp maziye baksak.. 

"Kimler geldi, kimler geçti!" diye mırıldansak, Ajda'ya inat..

***

Otobüsten kebapçıya dönüştürülen mekanında RamazanKandak'ın "Buyur gardaş!" dediğini duysak.. 

Kaleci Atilla'nın sosyetik mekanı Kilim'de balık yiyemesek de kokusunu nefsimizle buluştursak.. 

Yazlık sinemaların tabelalarını arasak, "nerede, hangi filime gitsek?" diye birbirimize sorsak.. 

***

Sular Mehmet Demirkır'ın ayak üstü sohbetini bir avuç çekirdek molasına sıkışırsak.. 

Birbirine rakip ama kimsenin diğerini kıskanmadığı Bahar, Sular, Dünya, Gar sinemalarının yerini arasak..

Ya tabelacı Cabbar'ın tezgahında "çeyrek ekmek arası irişkin" sırasına girebiksek.. 

Ya da geçmişten bugüne ayakta kalabilen tek yerde, Şadırvan'da ekmek arası dönere "fit" olabilsek.. 

***

"Şurada Gümüşat mı vardı, ya şurası Dergah mıydı? 

Adana Demirspor lokali şurada değilmydi?" desek, boynu bükük, hüzünlü!.. 

Gözümüz karşıya baksa, o meşhur börekçiyi arasa, "Adanaspor da tam buradaydı, bir yanda mavi lâcivert, bir yanda turuncu beyaz!"

Adana'nın o eşsiz rekabetini, ama ezeli dost takımları, taraftarları gözümüzün önünde yaşatsak.. 

***

Uyansak hayallerden; Ziyapaşa Bulvarında Atatürk Parkı'na doğru baksak.. 

"Site Sineması vardı şurada, az ötesinde Cafe Bulvar!.. 

Ha, unutmadan, "Bizim gençliğimizde çok modern bir Gençlik sarayımız bile vardı..

Yaşlanırken, sarayın yıkılmasına karşı bile çıkamadık..

Kaybettiğimiz onca değerler gibi..

***

Tam şurada, yüzme havuzunun yanında!" iç çeksek.. 

"Ne şampiyonlar gelip geçti buralardan.." diye haykırıyorsak.. 

Şimdi kaldırımda yürüyenlere bakamıyorum bile.. 

Sana tutunuyorum;

gönlüm buruk, kalbim kırık.. 

***

Of ya! 

Adana arabesk bir şarkı gibi efkarlı bugün;

yanımdaki sen, ruhumda hem Ferdi, hem Müslüm..

Faruk Tınaz, Kurtuluş, Barış Manço.. 

İnan ki, Adana ve hayalimdeki sen; çok farklı güzelsiniz bugün!.. 

Eskiler kalmış artık mâzide.

Eskiyen memkeketimde;

Eskimeyen kalbimde..

***

Sun sineması vardı, tam şu köşede.. "Sakalllı erkeklerin, şalvarlı kadınların giremediği!"

Gözlerimiz o estetik yapıyı arasa, yokluğuna hüzün duyarak.. 

Az ileride Sun Pastanesi mi vardı, birkaç adım daha atsak! 

Şimdi şehrin ortasını acımasız bir hançerlemek yaran o büyük bulvara bakıp, "o güzel bahçeli Adana evleri kalsa çok daha güzel olmaz mıydı?" diye sorsak.. 

***

Vazgeçtim, çok kalabalık buraları.. 

Alsam diyorum seni,

Kaçırsam, kaçırsan beni barajın serinliğinde uzansak kimseye hissettirmeden.. 

Menekşe'ye doğru,

Çatalan Köprüsü'nden çıksak yukarı,

Anafartalar'da sen,

Rüzgarlı Tepe'de ben.. 

Balcalı olsak bazen;

***

Alsam diyorum seni hem de her hali ile Adana'yı.. 

İçinden nehir geçen, nehrin bana, benim neden, nereye aktığını düşünmeden baktığım nehrinin emleketini!.. 

Dilberler Sekisi'nden yola çıksak, yemyeşil Menderes sahillerinden Baraj gölü'ne geçsek, Çoban Dede'yi tavaf etsek..

Kabasakal'da çay içsek yamaçta, RüzgarlıTepe'de bir nefes alsak; 

Yemyeşil doğa, masmavi göl ve sarı sıcak Çukurova ayaklarımızın altında.. 

Sen ol mutlaka yanımda, Adana'm ol bağrımda ..

***

Sen ne güzelsin ya,

Adana'm çok daha güzel be ya!.. 

Böyle bir sevda olursa bağrında;

Sevilmez mi kavurucu sıcak da olsa Adana.. 

Adana olursa gönlünde; 

Dost, arkadaş, yoldaş, istersen kardeş bile olsan;

sen sevilmez misin?..

ŞAHİN ESENDEMİR,

Adana, 13 Ağustos 2025 Çarşamba..