Her yıl belli günleri kutlar olduk. Neredeyse her gün bir olayın veya bir “şeyin” gününü kutluyoruz. Örneğin bugün “Anneler Günü”…
Günlerin bir çoğu ticaridir. Ancak anneler gününün ticari olduğunu sanmıyorum. Çünkü “Anne” ve “Annelik” tüm dünyada herkesce kutsanır.
Hepimiz annemizi severiz. Ben de severim. 18 Ekim 2023’de annemle ilgili bir yazı yazmıştım. “Çalıkuşu’m” başlığını taşıyan makalemde annemin hikayesini anlatıyorum. Bu anneler gününde de o yazımdan alıntılar yapmak istiyorum.
*****
“Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin'in 1937'de tefrika edilen romanıdır.
Romanda, İstanbullu köklü bir ailenin kızı olan çocuk ruhlu Feride'nin çok sevdiği nişanlısı tarafından ihanete uğramasıyla kendini öğretmenlik mesleğine adaması ve hayatını kazanabilmek için Anadolu'da şehir şehir dolaşması anlatılır. Melodram ögeleri ile yüklü bir aşk öyküsünün yanı sıra bürokrasi eleştirisi, kadınların Osmanlı toplumunda var olma mücadelesi, öğretmenlik mesleğinin icrası gibi pek çok konuyu ele alır. Reşat Nuri Güntekin yaşadığı dönemi çok güzel özetlemiş ve “Anadolu” kavramının oluşmasını sağlamıştır
Romanı lise yıllarında okumuş ve etkilenmiştim. Ancak benim etkilenmemin en büyük sebebi, roman kahramanı olan Feride’yi “Annemle” özdeşleştirmemdir.
Nedenini kısaca anlatayım. Yanlış anımsamıyorsam, Feride öksüzdür ve İstanbul’a teyzesinin yanına gönderilir. Yolculuğu çıkmadan önce, memleketindeki yakınları ufacık bir sırt çantasına Feride’nin neyi var neyi yoksa koyarlar ve onu bir neferle İstanbul’a gönderirler.
*****
Feride ile Annemin esas benzerlikleri işte burada başlamaktadır. Annem Safiye Kütahya İlinin Simav ilçeinde 1904 yılında doğmuştur. Kendinden 4 yaş büyük bir ablası vardır. Baba “Gördesli Mustafa” 1915’de Çanakkale’de şehit düşmüş, kısa bir süre sonra da karısı vefat etmiştir. Böylece öksüz ve yetim kalan iki kardeş marangozlukla uğraşan dayılarının yanına sığınmışlardır. Bir süre sonra dayı “Ben bunların ikisine birden bakamam.” demiş ve kızlardan birinin İstanbul’da bulunan üvey teyzenin yanına gitmesini istemiştir. Büyük olan “Ben oraya gitmem orada gavurlar var” demiş, “ben gavurlardan korkam” diyen annem, bir sırt çantası eşya ile bir askerin yanına verilerek, aynı Çalıkuşu romanında olduğu gibi, Istanbul’a akrabasının yanına gönderilmiştir.
İstanbul’daki ev, yani üvey teyzenin evi, İbrahim Ethem adında bir askerin evidir. İbrahim Ethem Çerkez asıllıdır, çocuk yetiştirmede katı ve sıkı kuralları vardır.
Annem o kurallarla büyür. 16 yaşına gelince de evin Çanakkale gazisi oğlu Mehmet Tahir ile evlendirilir. Ve onunla Anadoluyu adım adım, karış karış dolaşır. Annem ketum olan eşinin aksine çok açık fikirli, arkadaş canlısı, konuşkan biriydi. Yardım severdi. Hem eski hem yeni harfleri okuyup yazardı. Eşi “Son Posta” kendi “Hürriyet” gazetesi okuruydu. “Hürriyet”in verdiği okur kartını hâlâ saklarım.
Bendeniz onların ürünüyüm. Şimdiye kadar ne yapabildiysem onların sayesinde. Her ikisini de rahmetle anıyorum.
İşte benim Çalıkuşu’m, Annem Safiye Varol’un yaşam öyküsü böyle…