Bu sabah İsviçre'den aldığım bir haber tabiri caiz ise kanımı dondurdu adeta. Uzun süre kendime gelemedim. Kafam çok karışık yazıya nasıl başlayacağımı, ne yazacağımı açıkçası bilemiyorum.
Zaten parmaklarım tuşlara gitmiyor, ellerim titriyor, gözlerimi nemden açamıyorum. Ekranı rahat göremiyorum. Karışık duygular içerisindeyim.
***
42 yıldır İsviçre'de yaşayan "kardeşim" dediğim amcaoğlu Hurşit Yıldırım'ın yaşam mücadelesini kaybettiğini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Oysa başarılı bir operasyon geçirdiği iyileşeceği söylenmişti. Sabaha doğru gözlerini bir daha açmamak üzere kapattığı haberi beni derinden etkiledi.
***
Hurşit, sadece çocukluk değil, çocukluk öncesi arkadaşımdı. Çünkü merhum annesi Altun Hanım, benim de süt annemdi. Sağlığında her görüşmemizde ellerini öper hayır duası alırdım. Hurşit ile beni uzun süre birlikte emzirdiğini söylerdi hep.
***
- Adı Altun, kendisi iyilik meleğiydi -
Süt annemdi ama ben "Anne" diye hitap ederdim. Komşular ve köy halkı "Altın Kadın" diye çağırırdı. Köyümüzün "iyilik melegi" idi. Hurşit ikinci çocuğuydu. Hasta yatağındaki merhum annem Elif Coşkun " Sen daha bebekken, hastalandım sütüm kesildi. Doktora gidemedim. Seni Altun yenge, oğlu Hurşit ile birlikte emzirdi, yoksa aç kalır ölebilirdin" dediğini unutamam.
***
Kardeşim Hurşit, seninle birlikte büyüdük. Evlerimiz yanana idi. Zaten amca çocuklarıydık. Birbirimizden ayrımız gayrımız yoktu. Kapıdan çıkar oyun oynardık. Birlikte okula başladık. ortaokulu da birlikte bitirdik. Hem de kiraladığımız evde birlikte 3 yıl geçirdik. Ekmeğimizi paylaştık. Birlikte güldük, birlikte ağladık. Sen sakin ama başarılı bir öğrenciydin. Matematik dersinde yüksek not alırdın. Itiraf etmem gerekirse başarını kıskandığım dönemler de oldu.
***
Ortaokuldan mezun olduktan sonra yollarımız ayrıldı. Her birimiz ayrı illerde okuduk. Bazı imkansızlıklara rağmen mektupla haberleşirdik son yıllara kadar. Sonra iletişim ağları genişledi. Görüşme olanağımız fazla oldu. 1983 yılıydı, mektubunda Isviçre'ye yerleştigini yazmıştın. Çok sevinmiştim.
***
En son köyde görüştük. Sanırım ekim 2019 yılıydı. Durgun bir halin vardı. Hatta, "Hurşit bir rahatsızlığın yok degil mı" diye sormuştum. "Her zaman ki sakin halim" diye geçirmiştin. Ben de inanmıştım. Ciddi hastalık geçirdiğini sonradan öğrendim. Nedense hasta olduğunu bizlere hissettirmedin hala anlamış değilim. Kahkahalarla güldüğünü asla unutamam. Belki de İlk kez aileni, dostlarını ve sevenlerini üzdün.
***
Üç oğlun var, eşin gelin ve torunların senin yokluğuna nasıl dayanır bilemem. Yüce Yaradan sabrını verir Sanır
İnşallah. Son yolculuğuna 42 yıldır yaşadığın İsviçre'nin başkenti Bern'de uğurlanıyorsun. Ailenin aldığı karar bu yönde. Bizlere de bu karara saygı duymak düşer.
***
Çok ortak yanlarımız vardı. Biyolojik kardeş değildik ama kardeş gibi beraber büyüdük, beraber okuduk lise yıllarına kadar. Bu ayrılığın yüreğimi sızlattığını bilmeni isterim. İçimden " Güle. .güle " demek geçmiyor. Çünkü Öldüğüne inanamıyorum bir türlü. Annen süt annem idi, sen de kardeşimdin. Yokluğuna nasıl dayanacağımı bilemiyorum. İyi bir insan olmak sana çok yakışıyordu.
***
Rahat uyu. Hakkını da helal et kardeşim. Son görevimi yerine getirip cenazene omuz veremediğim için üzgünüm. Beni affet. Bu satırları yazarken ailen seni ebediyete ugurlamanin acısını ve telaşını yaşıyordu. Toprak tenini incitmesin. Ruhun şad mekanın cennet olsun sevgili kardeşim.
***
Ayrıca Ağabeyin Yaşar, kardeşlerin Yavuz ve aynı ülkede aynı şehirde yaşadığın Sinan Yıldırım'a başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Hepimizin başı sağolun.