İfral TURGUT

Tarih: 20.04.2020 20:18

ARJANTİNLİ CESARETİ

Facebook Twitter Linked-in






Literatürde “Arjantinli Cesareti” diye bir kavram var. Ne anlama
geldiğine bakalım mı?





Marcos Queipo, 1970'lerin sonunda başkent Buenos
Aires'e 200 kilometre uzaktaki Parana Delta'sının farklı adalarında çalışmış.
Askeri uçaklar, bölgeye garip paketler atıyorlarmış. Sonra bu paketler, nehir
kenarlarında sürüklenmeye başlamış. Merakla koşmuş ve paketlerden birini açınca
ödü kopmuş. Paketlerin içinde cesetler varmış.



Tarih 1976-1983 yılları.  Arjantin'in son
askeri hükümetinin iktidarda olduğu dönem. Cuntanın 'Kirli Savaş'
dönemi. Siyasi muhaliflere kıyım uygulanıyor. 
Resmi rakamlar,  20 bin kişinin
'KAYBOLDUĞUNU' söylüyor ama gerçek rakam 30 binin üzerinde.



On yıllar boyunca kaybolanların akıbeti belli değil. Ayrıca sudan sebeplerle tutuklananlar
da, aynı akıbeti paylaşıyor. İnsanlar gece yarısı evlerinden alınıyor, gizli
gözaltı merkezlerinde işkenceden geçirildikten sonra cesetleri uçaklardan sağa
sola serpiliyor..



Yıllar süren araştırma sonucunda, bazı cesetlerin dinamitlerle tahrip edildiği,
diğerlerinin bilinmeyen toplu mezarlara gömüldüğü, ancak çoğunluğunun
uçaklardan Atlantik Okyanusu'na atıldığı öğreniliyor.



40 yıl boyunca bir okul teknesini kullanan JoseLuizPinazo, 'Gökyüzünde
uçakların, kapılarını açtıklarını ve bölgeye defalarca paketler attıklarını
gördüğünü' söylüyor. Jose, uçakların bazen her gün, bazen ise haftada iki
kez göründüğünü söylüyor.



Ağaçlardan sallanan cesetler artık normal manzara. Hatta bir keresinde  bir cesedin doğrudan bir evin içine düşmüş. Pinazo
isimli köylü, 'Gördüğüm şeyler, başkalarıyla konuşmak isteyeceğim şeyler
değil. Zor günlerdi' diyor.



Marcos Queipo, nehir kenarlarında cesetler görmeye başladığında, polise gidip
haber vermiş. Polis, 'Sesini kes, yoksa senin sonun da benzer olur,' demiş.
Yani yapan değil, söyleyen suçlu.





Öyle bir dönem yaşandı ki, polis askeri tutukluyor,
asker polisi sorguluyor. Konuşmanın her türü suç. Gazetelerde en küçük bir
haber, doğrudan hapis demek. Bir adım ilerisi uçaklardan Okyanusa atılmak.



Darbeden sonra karakollarındaki tüm polisler ordu tarafından sorguya çekilmiş
ve insan hakları ihlallerine karıştıkları için mahkûm olmuşlar.



İnsanlar ordudan korktuklarından konuşamıyorlarmış. Ancak üst düzey askeri
yetkililerin de yargılanıp tutuklanması, konuşmak isteyenlere gerekli cesareti
vermiş. Eh, işte…





İŞTE, “ARJANTİNLİ CESARETİ”
KAVRAMI BURADAN GELİYORMUŞ.





YANİ…











Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —