ASGARİ ÜCRETTE “KIRILMA NOKTASI…”

Yaşamı sürdürebilmek için asıl amaç “temel gereksinmeleri” sağlamak değil midir? Aklınıza neler geliyorsa sıralayın; ekmek, yemek, dinlence, sağlık, eğitim, sosyalleşme, barınma, ısınma, giyim/ kuşam… Bunlardan birinin eksikliği insanın yaşamını yaşanmazlaştırır! Diş sorununuz var, altından kalkacak durumunuz olmadığı için hep erteliyorsunuz, çocuğunuza kışlık ayakkabı almanız gerek her sorulduğunda gerekçeler sıralıyorsunuz, belediye ekmek büfesi önünde sıraya girip saatlerce bekliyorsunuz, kendi gereksinmelerinizi unuttunuz eşinizin/ çocuklarınızın gülebilmesi için delleniyorsunuz…

Yaşamı sürdürebilmek için asıl amaç “temel gereksinmeleri” sağlamak değil midir? Aklınıza neler geliyorsa sıralayın; ekmek, yemek, dinlence, sağlık, eğitim, sosyalleşme, barınma, ısınma, giyim/ kuşam… Bunlardan birinin eksikliği insanın yaşamını yaşanmazlaştırır! Diş sorununuz var, altından kalkacak durumunuz olmadığı için hep erteliyorsunuz, çocuğunuza kışlık ayakkabı almanız gerek her sorulduğunda gerekçeler sıralıyorsunuz, belediye ekmek büfesi önünde sıraya girip saatlerce bekliyorsunuz, kendi gereksinmelerinizi unuttunuz eşinizin/ çocuklarınızın gülebilmesi için delleniyorsunuz…

“Yaşamak” denilen şey bu mu? Ekmeğinizi kazanmak istiyorsunuz emeğinizle, özlü sözde dediği gibi “balık tutmak” istiyorsunuz onlarca duvar çıkıyor önünüze, kimini yıkıp aşıyorsunuz engellerin, işinizi hakkıyla da yerine getiriyorsunuz, bu kez de “gereksinmelerinizi” karşılayacak bedel alamıyorsunuz; iyi mi böyle?

***

Bu bir “kırılma noktasına” yaklaşma da olabilir! Emekçinin her geçen gün “alım gücüne” koyulan tutu, bir yere dek sürebilir ancak, o “sınır” noktası “kırılmayı” da ardından getirecektir doğal olarak! Emeğin karşılığı olan bedelle, bir gün önce alınan ekmek alınamazsa, doktora gidilemezse, kira ödenemezse, kış için odun/ kömür edinilemezse, elektrik/ doğalgaz kullanılamazsa, çocuklara şeker alınamazsa “kırılma noktasından” başka “kim” ne düşünülebilir ki?

Başta “ben” bir başka şey düşünemiyorum! Herkesin emeğinin karşılığının “temel gereksinmelerine” yetmesi gerektiğine inanıyorum; “yetmiyorsa” bunda bir terslik/ aymazlık/ arsızlık/ doymazlık arıyorum! Sokakta şiddetin, gençlerdeki uyuşturucu bağımlılığının, konutlardaki anlaşmazlığın “kırılma noktasının” bu olduğunu düşünüyorum…

***

Kasım ayının son günlerine girerken, başta “iktidar” çevresinden, aralık ayında toplanması beklenen “asgari ücret belirleme komisyonu”nun neler yapabileceğini konuşmaya başladı! Geçmiş yıllarda olduğu gibi işçi/ işveren sözcüleri katılacak, sözde bakanlıktan katılacak bir isim de “orta yol” bulmaya çalışacak, ancak “işvereni üzmeyecek” bir bedel üzerinde anlaştırmak için çabalayacak!

Sıkça “alım gücünü” gözetmediği, “iktidarı” rahatlatmak için çaba harcadığı ileri sürülen devletin kurumu Tüik’in verilerine göre bile dört kişilik bir ailenin açlık sınırı yirmiyedibin liraya ulaştı, yoksulluk sınırı da doksanüçbin lira! Bugün emekli onaltıbin lirayla bir ayı geçirmeye çalışırken ücretli çalışan yirmiikibin lirayla yaşamını sürdürmeye çalışıyor; adına yaşamak diyebilen varsa elbette!

***

Aralık ayı için başlayacak toplantılar öncesinde Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan “işçi, işveren temsilcilerimizle yeniden bir araya geleceğiz. Bu süreçte temel önceliğimiz, sosyal diyalog çerçevesinde tarafların ortak akılla uzlaşmaya varmasıdır. Komisyondan hem çalışanlarımızın refahını koruyan hem de işverenlerimizin üretim, istihdam gücünü gözeten optimal bir seviyenin ortaya çıkacağına inanıyorum” dedi.

Bakan Işıkhan “başta çalışanlarımız doyacak, gereksinmelerini karşılayacak düzeye kavuşturulacak” demiyor, “çalışanlarımızın refahını koruyan hem de işverenlerimizin üretim, istihdam gücünü gözeten” diyor, önceki yıllarda önceki yıllarda olduğu gibi… Tüik’in açıkladığı “açlık sınırından”, son üç yılda ona katlanan kiralardan, yılbaşından bu yana yemeklik yağa gelen zamdan, ete/ süte/ peynire/ meyveye/ sebzeye bir çok yurttaşın ulaşmakta zorlandığından söz etmiyor, bunu söylerken de çalışanın erincine” değil, her zaman olduğu gibi işverenin “gücünü gözeten” bir sonuç çıkmasının yanında olunacağını vurguluyor; değil mi yoksa?

***

Son bir yılda Tüik’in açıkladığı enflasyon rakamları üzerine çalışan ekonomistler, Asgari Ücret Belirtileme Komisyonu’nun yapacağı zammın “beklentiler” üzerine kurulacağını yüzde yirmi/ otuz aralığında olacağını öngörüyor. Bu da yirmialtıbin ile yirmisekizbin aralığını gösteriyor! Bakanlık bu iki rakamın ortalanmasını önerecek belli ki… Yine işveren sözcüsü önerisini sunacak “sözde” emekçinin hakkı düşünülerek karara varılmış gibi, işçilerin sözcüsü Türk-İş bir süre ayak sürüyecek/ “dostlar bizi direnirken görsün” der gibi, sonrası…

Şu an ortada dolaşan “en üst” öngörü bile çalışanları rahatlatmayacaktır! Geçtiğimiz yıldan daha az tüketmek zorunda kalacak, daha az çocuğuna/ sağlığına/ beslenmesine harcayacak durumla karşılaşacak! Bunun neresinde “çalışanın erinci”? Tüik’in şu an açıkladığı rakam yirmiyedibin lira, şubat ayında ilk “yeni” asgari ücret aylığını alacak emekçi bunun altında kalacak! Bu “aç kalın, açlık içinde yaşayın, açlıkla sınanın” demekten başka bir anlama gelmez! Bu bir “kırılma noktası” demektir!

 


Oktay EROL

28.11.2025 11:35:00

YAZARLAR


YBMM MECLİSİ BAŞKANI KURTULMUŞ ADANA’DA

Aydın SİHAY YAzdı / MANGALDA ADANA KEBAP VE CİĞER DÜRÜM YEDİRMİŞTİM

İfral TURGUT Yazdı / ATATÜRK´ ÜN YAZDIĞI KİTAPLAR

ADANA’DA GİRİŞİMCİ KADIN GÜCÜ ÖDÜLLENDİRİLDİ

ADANA İLE SİVAS KARDEŞ BORSA OLDU

ADANA’YA EŞİTLİK MÜZESİ VE KÜTÜPHANESİ KURULUYOR

ÇYDD ADANA’DA EDEBİYAT VE TARİHİ BULUŞTURDU

HER ÜÇ EVLİLİKTEN BİRİ BOŞANMAYLA SONUÇLANIYOR!

POZANTI’DA ANZAK RÖLYEFİ AÇILIŞI

CHP’Lİ KADINLARDAN CİNAYETLERE KARŞI YÜRÜYÜŞ

LÖSEV’DEN AİLELERE MUTLU ET PAKETLERİ

VALİ KÖŞGER YATIRIMCILARI ADANA’YA ÇAĞIRDI

ADANA HUZUREVİNDEKİ SKANDAL AYDINLANIYOR

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE TARIMSAL RİSKLER: ÇUKUROVA ALARM VERİYOR”

AÇILIŞI KANLI VE DAĞLI YAPTI

BARUT PM’YE GİREBİLECEK Mİ?

YANAN AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ YENİDEN HİZMET VERMELİ