Uşşak, Arapça kökenli bir kelime; “âşıklar, sevenler” anlamına geliyor. Samimi, içli, mahzun ama sıcak bir duygu taşır. Türk Sanat Müziğinde olduğu gibi, Türk Halk Müziğinde kullanılır.
Uşşak makamı, içtenlik, aşk, hasret, tevazu, hüzünlü ama umutlu bir ruh hâli uyandırır. Eskiden, Uşşak makamı: Sabaha karşı erken saatlerde dinlenirse insanın ruhuna daha çok işer denirdi.
Besteleri, gösterişsiz, içten aşklar anlatır. Bu, tutkulu değil ama sadık, derin ve mahcup bir aşktır. Kavuşmayı bekleyen bir kalbin sızısını isyan etmeden anlatır. Hüznü sonuna kadar hisseder ama ağlatan değil, iç çekmeye sevk eden bir hüzündür anlatmak istediği. İnsan ruhunu yoran, yıpratan duyguları değil, sakinleştiren duyguları içerir. Yapay duygulardan uzaktır. Neden sevildiğini bilmeyen sevgiliye, sevgi bundan daha net anlatılır mı?
Ben seni unutmak için sevmedim,
Gülmen ayrılık demekmiş bilmedim.
Bekledim sabah akşam yollarını.
Ölmek istedim bir türlü ölmedim.
even kırılmış olabilir. Ama bakar mısınız bu nasıl bir kabulleniştir. Hiç isyan var mı içinde? Varsa da suçu sevmeyende değil, sevilmediği için kendinde arayan bir ruh.
Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime.
Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime.
Perde-i zulmet çekilmiş, Korkarım ikbalime.
Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime.
Demiştim ki, sadece Türk Sanat Müziği değil, Türk halk müziğinde değil de en güzel eserlerin bestelendiği bir makam. Müziği birazcık sevenler, şu türküyü bilmez mi?
Allı durnam bizim ele varırsan,
Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle.
Eğer bizi sual eden olursa,
Boynu bükük, benzi soluk yar söyle.
Allı durnam ne gezersin havada?
Arabam kırıldı kaldım burada.
Ne onmamış bir kulmuşum dünyada,
Akşam oldu allı durnam dön geri.
Son iki bestenin/türkünün hikayelerini daha önce paylaşmıştım. Size çılgınca gelmeyecekse,