İfral TURGUT

Tarih: 11.01.2019 07:54

ATATÜRK DE AĞLADI-I

Facebook Twitter Linked-in






Atatürk trenle Eskişehir’e gitmektedir.
Emir Eri Ali Çavuş, kompartımanın kapısı önünde nöbet tutmakta ve sigara üstüne
sigara içmektedir.





Bu arada Atatürk’ün annesinin ölüm
haberi bir telle bildirilmiş, çekilen bu tel ise Ali Çavuş’un elindedir. Ali
Çavuş bir türlü, içerde uyuyan Atatürk’ü uyandırıp elindeki teli O’na verme
cesaretini gösteremez.





Birden Mustafa Kemal seslenir. Ali Çavuş
sıçrar, kompartımanın kapısını açar veselâm durur:





-“Emret Paşam!'





Mustafa Kemal yatağa oturmuş vaziyette
ve telaşla sorar:





-'Annemden bir haber var mı?'





-'Az önce bir telgraf geldi,' dediler. 'Şifreyi
çözünce size sunacaklar.'





-'Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi
aldım,'
der Mustafa Kemal.





.





Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya
çalışır ve merakla sorar:





-'Nedir olan, ne haber aldın ki Paşam? Hayır
haberdir inşallah.'





Mustafa Kemal usul usul anlatır:





-'Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele
geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana bir şeyler anlatıyordu. Birden bir fırtına
çıktı. Bir sel bastırdı, anamı aldı götürdü. Hiçbir şey yapamadım. Hiç, hiçbir
şey.'
Ve emreder;





-'Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!'





Ali Çavuş kompartımandan çıkar, metin
olmaya çalışır, biraz kendine çeki düzen verir ve tekrar içeri girer, selâm
durur ve:





-'Sen sağ ol Paşam' der. Mustafa Kemal:





-'Millet sağ olsun,' diye karşılık verir.





Gözünden iri bir damla gözyaşı
akıvermiştir. Ali Çavuş:





-'Ağlama Paşam.' diye yalvarır.





-'Neden? Ben insan değil miyim? Anam öldü.
Ben buna ağlarım; ama, Anavatan kurtuldu. Bununla da teselli bulurum. Benim
için ikisi de bir…'





AĞLAR,
ANASIYLA ANAVATANI BİR TUTAN, MUSTAFA.









ATATÜRK DE AĞLADI-II





Savaş tüm hızıyla devam
etmektedir. Atatürk Kurtuluş Savaşının nasıl olsa kazanılacağını   bilir ama daha büyük bir savaşın eğitim
alanında verilmesi gerektiğini düşünür durur..





16-21 Temmuz 1921 günleri
Ankara’da Birinci Maarif Kongresi adıyla bir kurultay toplar ve  cepheden gelerek Kurultayın açılışını bizzat
kendisi yapar. Ülkenin önde
gelen bilim adamları ve eğitimcileri katılır Kurultaya. Açış konuşmasında der
ki,





-“Bugüne kadar izlenen eğitim
yöntemlerinin, ulusumuzun gerileme tarihinde etken olduğu kanısındayım.
Onun için, ulusal eğitimden
söz ederken, geçmişin boş inançlarından, yaratılışımızın nitelikleriyle hiç de
bağdaşmayan yabancı düşüncelerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelen tüm etkilerden
uzak, ulusal yaratılış ve tarihimize uygun bir kültür düşünüyorum. Herhangi bir yabancı kültür, şimdiye
kadar izlenen yabancı kültürlerinin yıkıcı sonuçlarını yineletebilir.”





Ve  Mustafa Necati’yi Maarif Vekilliğine atar.
Ardından da ikaz eder,





-Çocuklarımızı,
insanlarımızı okutacaksan iyi okut. İyi okutamazsan, bırak kendi hallerine.
Onların kendi halleri az okumuşluktan, kötü okumuşluktan daha iyidir.”
.





Yorulmak bilmez M. Necati ve Cumhuriyet’in eğitim
ilkelerini şu genelgeyle duyurur:           
- ”Türkiye’de herkesin ulusal ve dünyevi, modern ve demokratik bir
eğitim alması esastır.





Eğitimin
ulusal olmasından amaç, gençleri, yaşayan bütün kurumları, düşünce ve
ülküleriyle ulusal topluma uydurmaktır. Dünyevi kelimesinden hedeflenen amaç
eğitimin
LAİK  olması, düşünceyi daraltan ve vicdan
özgürlüğünü yok eden her türlü dinsel etkiden uzak tutmak demektir.” 





            İşte
ana başlıklarıyla yaptıklarından bazıları:









Ve
daha bir sürü devrim…Peki sonuç? Hemen birçok çevre tarafından komünistlik
vedinsizlikle suçlanır.





Henüz
35 yaşında… Ankara Numune hastanesinde yatmaktadır. Teşhis sonradan anlaşılır.
Apandisit apsesidir.





1929’un
yılbaşı akşamı… Atatürk ve arkadaşları Ankara Palasta baloya hazırlanmakta,
arkadaşları köşkte hazırlanmasını beklemektedir. Sadece bir araba vardır. Hep
beraber gideceklerdir. O sırada hastaneden Necati’nin ölüm haberi gelir.





Biraz
sonra Atatürk merdivenlerden iner. Herkes adeta saklanacak bir yer aramaktadır.





Garipliği
sezer Atatürk ve





-“Yoksa, hastaneden haber mi geldi?” diye sorar. Herkes başını öne eğince, izin
ister, bitişik odaya geçer ve için için ağlar, o devrimciye, dava arkadaşına. 





DEMİŞTİM…









AMA
HER ŞEYDEN ÖNCE…







Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —