Tuncay DAĞLI

Tarih: 27.03.2024 23:07

BAKIMLI BİR KENTTE YAŞAMAK İÇİN

Facebook Twitter Linked-in

 

Her şehrin alışveriş yapmak, gezmek, dinlemek, yürüyüş ve spor için belli merkez ve alanları vardır. Çarşılar, pazarlar, tarihi mekânlar, parklar, sahil ve piknik yerleri bunlar arasında yer alır. İnsanlar çalışma saatlerinin dışındaki zamanının büyük bölümünü evlerinin yanı sıra buralarda geçirir.

Bu nedenle toplumun geniş kesiminin belli gün ve saatlerde yoğun olarak bulunduğu yerlerin daha düzenli, daha rahat hareket edilebilen, gürültüden patırtıdan uzak olması gerekir. 

İnsanların topluca kullandıkları kaldırımlar, araçlarını koydukları otoparklar, oturdukları parklar daha düzenli olmalı, rahatsızlık veren her şeyin bertaraf edilmesi gerekir.

Örneğin sahil kesiminde yürüyüş yapanların rahat hareket etmesi için yerlere döşenmiş olan parke taşlarının yerlerinde sağlam durması, yürüyenlerin takılıp düşmemesi için uçlarının kalkık olmaması, yağmurlu günlerde üstlerine basınca altlarında biriken çamurlu suların kişilerin üzerine sıçramaması gerekir.

Seyyar satıcı varsa, mesela simitçi, kuruyemişçi, süs eşyası ya da giyim eşyası satanların belirli yerlerde durması, insanların yolunu kesmeden, bağırıp çağırıp gürültü yapmadan, radyo ya da müzik çaları sonuna kadar açmadan satış yapması gerekir.

Bunun için belediye görevlilerinin devamlı olarak buralarda kontrol yapması, insanların günlük yaşamını olumsuz etkileyen, her ne varsa ortadan kaldırması ve engellenmesi gerekir.

Buna benzer bazı olumsuz şeyler her nedense kimse sesini çıkarmadığı, şikayet etmediği ya da edilse de umursanmadığı için ne yazık ki yaşadığımız yerlerde varlığını devam ettiriyor. Bu da kentlerdeki insanların yaşam kalitesini düşürüyor, günlük hayatı zorlaştırıyor.

Ben burası şöyledir burası böyledir demiyorum. Herkes nerede yaşadığını, yaşadığı yerlerin ne gibi sorunu olduğunu biliyor. 

Yerel yöneticiler, onların mahiyetindekiler nerelerden ve nelerden sorumlu olduklarını biliyor. Bunları onlara hatırlatmaya gerek yok.

Yeter ki omuzlarında o kentin sorumluluğu olan bu görevliler, sıradan insanların kullandığı yolu kullansın, kaldırımı parkı ve vatandaşın kalabalık halde bulunduğu yerleri gezip, görsün. O zaman nerede ne eksik, ne yanlış, neler insanların günlük yaşamını zora sokuyor bilir ve düzeltme yoluna giderler. 

Burada dikkat çekmek istediğim bir şey daha var. Hani bir atasözü vardır: “aslan yatağından belli olur” diye… İşte bir yerde yaşayan insanlar da, kamuoyunun kullanımına tahsis edilen yerlerdeki her türlü şeyi adabına uygun şekilde, kırmadan, dökmeden, bozmadan kullanmasını bilmelidir.

Ve bozuk olanı, yanlış olanı, eksik olanı da oranın sorumlusu herkimse, hangi kurumsa bildirip, düzeltilmesini istemelidir. 

“Bananeci” bir yaklaşım: bozuk yol, kırık-dökük kaldırım, temizlenmeyen, bakımı yapılmayan parklar ve çirkin bir şehir yaratır.

Etrafımıza şöyle bir bakalım. Bizim oradaki vatandaşlık sorumluluğumuz nedir görelim. Ve güzel ve bakımlı bir kentte, sorunsuz yaşamak için kişisel olarak ne yapıyoruz düşünelim.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —