BEYAZ KARANLIK

BEYAZ KARANLIK






Evim baraj gölüne (Seyhan) tepeden bakar. Dostlar şanslı olduğumu söyler. Küçük bir bahçe ve ağaçlar arasından seyrederim gölü. Boğaziçi gibi. Ama dalgasız, sakin, huzur verici. Tek eksiğim gelip geçen gemiler.





Çok geç yatar, erken kalkarım. İstediğim için değil. Uyuyamam. Yatınca uyuyan insanlara imrenirim.





Yine erken kalktım bu sabah. Seyretmek istedim manzarayı. Ama hiçbir şey görünmüyordu. Kopkoyu bir sis. Aklıma Tevfik Fikret’in “Sis” şiiri geldi. Hani şu Aşiyan’dan Boğazı seyretmek istediğinde sisten hiçbir şeyi göremediği ve İstanbul’u halka benzettiği şiir. Herkesin sevdiği, aşık olduğu İstanbul’a öfkelenmiştir Fikret. Ve başlar söylenmeye:





“Sarmış yine âfakını bir dûd-i muannid,





Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.”





Yani, yine ufuklarını inatçı bir duman sarmış. Sanki gittikçe çoğalan beyaz bir karanlık gibi. Karanlığın beyazı mı olur? Ama öyle hisseder Fikret. Her yer beyaz ama hiçbir şey görünmüyor. Anlıyorum Fikret’i. Şu anda ben de aynı ruh hali içindeyim. Belki sizler de aynı şeyleri hissediyorsunuzdur. Ülkem, beyaz ama karanlık geliyor bize. Devam eder Fikret.





“Tazyikinin altında silinmiş gibi eşbâh,





Bir tozlu kesafetten ibaret bütün elvâh;





Bir tozlu ve heybetli kesafet ki nazarlar”





Sanki, baskı altında bütün cisimler silinmiş gibi, bütün levhalar tozlu bir kesafetten ibaret; Bakışlar bile tozlu. Daha da kızar Fikret





Dikkatle nüfuz eyliyemez gavrine, korkar!





Lâkin sana lâyık bu derin sütre-i muzlim,





Lâyık bu tesettür sana, ey sahn-i mezâlim,





Ey sahn-i mezâlim... Evet, ey sahne-i garrâ,





Ey sahne-i zî-şa'şaa-î hâile-pîrâ!





O bakışlar dikkatle dibine işleyemez, korkar! Ama bu derin, karanlık örtü, bu örtünme sana lâyık. Çünkü sen zulümler sahnesi, sen gösterişli sahne, sen facialar süsleyicisi şaşaalı bir sahnesin.





Öyle kızar, öyle öfkelenir ki Fikret, haykırır halka benzettiği İstanbul’a





Örtün, evet, ey hâile... Örtün, evet, ey şehr;





Örtün, ve müebbed uyu, ey fâcire-î dehr!...





O büyük şaire “ Ey facia, ey şehir; örtün, ve ebediyen uyu, ey dünya fahişesi,” dedirten ruh hali ne midir? Yaşadığı istibdat, kendi ülkesinde yabancı ve zulüm altında olmak. Ama geçer o ruh hali. Ne zaman mı? Yedi yıl sonra, Meşrutiyetin ilanının hemen ertesi günü yazdığı Rücu (Dönüş) adlı şiirinde bütün sözlerini geri alır.





Şu anda saat 09:10. Gölün üzerinde sisler dağıldı. Ortalık pırıl pırıl. Ben de kendime geldim. İyiyim.





DAHA DA İYİ OLACAĞIM;





• ÜLKEMİN ÜZERİNDEKİ BU “BEYAZ KARANLIK” KALKTIĞI ZAMAN.



İfral TURGUT

30.05.2023 22:19:29

YAZARLAR


Doç.Dr. Ergül HALİSÇELİK Yazdı/ Türkiye'nin Sosyo-Ekonomik haritası yeniden çiziliyor: İl SEGE 2025'te Bursa eşiğini koruyor, Adana yükselişte

ANADOLU SİGORTA, ANADOLU BULUŞMALARI ADANA’DA

ORGAN BAĞIŞINDA AVRUPA’NIN GERİSİNDEYİZ

YUMURTALIK’TA ULUSLARARASI ÇUKUROVA TARIM VE TURİZM KONGRESİ

PROJE HAZIRLADILAR ROMANYA’YA GİTTİLER

AKRAN ZORBALIĞI SESSİZ BİR TEHDİTTİR

HAREKETSİZLİK ARTRİTİ KÖRÜKLÜYOR!

ADANA ANADOLU LİSESİ 50 YAŞINDA

OTOBÜS ŞOFÖRÜ İBRAHİM CİNCİK’TEN ÖRNEK DAVRANIŞ

“ADANA SU ÜRÜNLERİNDE ÖRNEK MERKEZ OLACAK”

2.5 KİLO PAMUK İLE 1 LİTRE MAZOT ALINIYOR

“GAZETECİLİĞE GÖZALTI UYGULAMASINDAN VAZGEÇİN”

APAYDIN’A BURHAN FELEK ÖDÜLÜ

MMO’DAN İŞ CİNAYETLERİ AÇIKLAMASI

ADANA’DA BİNALARDA ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE ISI YALITIMI SEMİNERİ

ADANA İHRACATI EKİM AYINDA YÜZDE 13. AZALDI

TRAKTÖR VE EKİPMANLARI ADANA TARIM FUARI’NDA