"Halkın aklını, iradesini, enerjisini, vicdanını uyandırmak, ancak her yoldan halkı eğitmekle mümkündür."Wilhelm Snelman’ın 19. yüzyılda söylediği bu söz bugün bile bir pusula gibi yol gösteriyor.
O, Finlandiya’da bir milletin uyanışına öncülük eden "Halkın Öğretmeni". "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" adlı eseriyle de eğitimin bir toplumu nasıl dönüştürebileceğini anlatmış...
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'de bir milletin kaderini değiştiren "Başöğretmen" sıfatıyla bu eseri okumuş ve Türkiye’ye rehber yapmış, ki her ikisi de halkı eğitmenin, bilinçlendirmenin ve vicdanını uyandırmanın önemine inanan, karanlıktan kurtulmanın tek yolunun eğitimde olduğunu tarihin sayfalarına yazan insanlar, sağolsunlar ve hep varolsunlar yüreklerimizde...
Ancak günümüzde, bilgiyi statü sembolü olarak kullanan bazı aydınlar, ki onlara 'küflü aydınlar diyoruz bu mirası gölgeliyorlar. Oysa,Snelman ve Atatürk’ün ortak vizyonu, halkın her yoldan eğitilmesiydi, bu nedenle bu yazıda, iki büyük liderin eğitim felsefelerindeki ortaklıkları, verdikleri mücadeleleri ele almak istedim...
Bir anlamda onların mirasını yaşatma çağrısı olarak kabul edin...
Snelman ve Atatürk’ün ortak vizyonu: eğitimle uyanış;
Wilhelm Snelman, Finlandiya’nın eğitim ve kültür uyanışının mimarlarından biri olarak, eğitimi bireylerin ve toplumların dönüşüm aracı olarak görüyor ve "Aydının görevi, halkın aklını, iradesini, enerjisini ve vicdanını uyandırmaktır."diyor, ki elbette bu sadece okullarda değil, hayatın her alanında rehberlik etmeyi gerektiriyor...
Mesela, halkın eksikliklerinden aydını sorumlu tutuyor, bilgiyi paylaşmayı ve toplumu ahlaki bir çerçeveye oturtmayı görev sayıyor.Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eserinde, Finlandiya’nın eğitimle bir bataklıktan modern bir ulusa nasıl dönüştüğünü anlatıyor.
Bu eser, Snelman’ın halkı eğitme tutkusunun sanki bir manifestosudur.
Mustafa Kemal Atatürk'de benzer bir misyon üstlenip, eğitimi bir milletin özgürlüğünün ve bağımsızlığının temeli olarak görmüştür.
Snelman’ın eserini okuyarak ilham almış ve Türk gençliğine ve öğretmenlerine deönermiştir...
Atatürk, eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, bir ulusu bilinçlendirme ve çağdaşlaştırma aracı olduğunu biliyordu, zaten Harf Devrimi, Köy Enstitüleri ve Millet Mektepleri gibi adımlar, onun halkı her yoldan eğitme çabasının somut örnekleri değil midir?
Yani,Snelman gibi Atatürk de aydının halka örnek olmasını ve toplumu ileri taşımasını bekliyordu, ki burada halka adanmışlık ve eğitim seferberliği sözkonusudur ...
Halka hizmette aydını, halkın rehberi olarak görürken aydın halkın kusurlarından da sorumlu olmalı diyor, Snelman...
Atatürk, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek tarihi bir görev yüklüyor...
Karanlıktan aydınlığa uzanan yolda; Snelman , o eğitimle ülkesini bataklıktan çıkarırken, Atatürk'de milli mücadele aracı yaptığı eğitimin sadece elitlere değil, toplumun her kesimine ulaşması gerektiğini savunmuşlar. Mesela Snelman’ın köylerdeki eğitim seferberliği, Atatürk’ün Köy Enstitüleri ile paralellik gösteriyor.
Vicdan ve akıl diyen iki lider onlar...
Snelman, halkın vicdanını ve aklını uyandırmayı, Atatürk'de “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirmeyi hedeflerken, küflü aydınlara karşı durduklarını da gösteriyorlar. Gerçekten, bilgiyi bir köşede tutan değil, halkın hizmetine sunan aydınlar istemişler, ki karşılarındaki engel nedir diye sorarsanız, bilgiyi halktan uzak tutan, kendi egosunu düşünen o aydınlar! Snelman’ın döneminde de, Atatürk’ün zamanında da hep varolmuş.Snelman, bilgiyi statü sembolü olarak kullanan o bireyleri eleştirmiş , Atatürk, cehaleti körükleyen ve yeniliklere direnen yobazlara karşı mücadele etmiştir...
Günümüzde ise....
Değişik platformlarda bilgiçlik taslayan, halkı küçümseyen, popülerlik , kariyer peşinde koşan “entelektüeller” olarak karşımıza çıkmıyorlar mı?
Ne yazık ki, diplomasına, unvanına ya da sosyal medyadaki takipçi sayısına güvenerek halka tepeden bakanlar, toplumu dönüştürmek yerine kendi egolarına teslim olanlar Snelman’ın “halk öğretmeni” ve Atatürk’ün “başöğretmen” vizyonuna ters düşmüyorlar mı?
Bilgiyi topluma yayma sorumluluğunu reddetmeleri de büyük bir sorun ve sorumsuzluk diye düşünüyorum .
Örneğin, bir akademisyen halkın sorunlarına sırt çevirip kariyer için makale yayımlıyorsa, Snelman’ın aydını olabilir mi?
Ya da bir yazar, halkı bilinçlendirmek yerine popüler kültürün peşindeyse, Atatürk’ün “milletin efendisi” köylüsüne uzak kalmış olmaz mı?
Bir tarafta Snelman ve Atatürk, bilgiyi bir tohum gibi ekip toplumda yeşertmeyi hedeflerken, diğer tarafta küflü aydınlar bu tohumu da küflendiriyor.
Artık günümüzde aydının rolü,Snelman ve Atatürk’ün mirasını yaşatmak olmalıdır,(*).
Zira, eğitim bir toplumun dönüşümündeki en güçlü araç olma niteliğini taşıyor.Ancak dijital çağda bilgi kirliliği, küflü aydınların etkisini de artırıyor; sosyal medya platformlarında yanlış bilgiler yayan, halkı küçümseyen “aydınlar”, Snelman’ın ve Atatürk’ün vizyonuna zarar veriyor.
Türkiye’de eğitim sistemi, sınav odaklı bir yapıya sıkışmış durumda ve halkın bilinçlendirilmesi, öğrencilere eleştirel düşünmeyi ve toplumsal sorumluluğun öğretilmesi için üzerine düşen görev ve sorumlulukla, işte yazarlar, halkın zihnini açacak eserler üretmeli, bilim insanları, bilgiyi halkın hizmetine sunmalı diyalog kurmalıdir.
Unutmayın!
Snelman’ın Finlandiya’sı ve Atatürk’ün Türkiye’si, eğitimle yükseldi. Bugünün Türkiye’si de bu mirası sürdürebilir.
SONSÖZ
*Wilhelm Snelman ve Mustafa Kemal Atatürk, halkı eğitme misyonuyla tarih yazdı...
Snelman,eseriyle bir ulusu uyandırdı, Atatürk, bu eserden ilham alarak Türkiye’yi çağdaşlaştırdı. Onların ortak hayali, halkın aklını, iradesini, enerjisini ve vicdanını uyandırmaktı...Snelman’ın Halk Öğretmeni ve Atatürk’ün de Başöğretmen olarak bıraktıkları mirası, halkı eğiterek bir ulusu yükseltmenin yolunu gösteriyor...
Rabindranath Tagore’un Batı’daki huzursuzluk ve mutsuzluk gözlemi debl küflü aydınların gölgesine ışık tutuyor.
Tagore, bilginin ve gücün peşinde koşarken insani ilişkilerini unutan bir dünyayı eleştiriyor; “Zevk almalıyım, büyük olmalıyım, ünlü olmalıyım” hırsının ruhsal boşluk yarattığını söylüyor.
Snelman ve Atatürk’ün eğitimle uyandırdığı akıl, irade, enerji ve vicdan, tam da Tagore’un özlediği insani değerlerin temelidir.
Küflü aydınlar, kişisel güç ve statü peşinde koşarak bu değerleri de küflendiriyor. Ancak gerçek aydınlar, bilgiyi sevgiyle, vicdanla, halka adanmışlıkla yoğurur.
Snelman’ın Finlandiya’sı, Atatürk’ün Türkiye’si ve Tagore’un insanlık hayali, bize aynı çağrıyı yapıyor;
Eğitimin gücüyle insanlığın ruhunu uyandıralım, küflü aydınlara inat, sevgiyi, huzuru ve vicdanı yeniden yeşertelim.
Zekâ, cesaret, halka bağlılık ve vatan sevgisi, bizi biz yapan temellerdir, bu dersleri alalım; tarihimizden aldığımız güçle, okuyan, çalışan, haksızlığa boyun eğmeyen ve insanî değerlere sahip çıkan bir gelecek inşa edelim.
Unutmayalım, bir milletin gerçek zenginliği, geçmişini bilip geleceğini şekillendiren aydınlık zihinlerdedir; "Okuyan, çalışan, haksızlığa boyun eğmeyen bir nesil, vatan sevgisiyle geleceği de inşa eder.”
“Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.”-Atatürk
SUAT UMUTLU
26 Mayıs 2025
__
(*)Mirasa Sahip Çıkmak;
Platform'da düşüncede birleşenlerin sesiyiz,
Liyakat, akıl ve vicdan ise rehberimiz.
Atatürk'ün izinde bilgiyle kırarız zincirleri
Türk'üz,kurtuluruz cehaletin pençesinden...
Felaketi görmezden gelen Küflü Aydınlar;
Onurlu yaşamak için artık hakikati görün,
Ruhunuzdaki sesle haykırın umutlar yeşersin...
Muvaffakiyet, BEN değil BİZ olmakta saklı...