BİLİMSEL EĞİTİM REFORMU, AYDINLANMA REFORMLARI ŞART

BİLİMSEL EĞİTİM REFORMU, AYDINLANMA REFORMLARI ŞART






Üniversiteye Girişte Neden Başarılı
Değiliz? Bu Başarı İle Hangi Evrensel Eğitimi Verilebilir? Ülkemiz Bu Veriler
İle Dünyada İlk 10 Sıraya Nasıl Çıkabilir?





ÖSYM tarafından gerçekleştirilen
2019 sınavına ilişkin YKS ve AYT sayısal verileri yayınlandı. https://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2019/YKS/sayisalbilgiler18072019.pdf.





Sonuçlar bir önceki yıldan çok da
farklı değil. Hatta sayısal verilerden hareketle biraz daha gerilediğimiz
görülüyor. Son 20 küsur yıldır benim izlediğim ve not aldığım ÖSYM verilerinin
en kötüsü diyebileceğimiz bir yıldayız. Bu yıl öğrencilerimizin başarısının
geçen yıla göre daha da gerilediğini aşağıdaki Çizelgeden de görebiliriz.





Çizelge 1. 2015-2019 yılları
arasında sorulan sorular ve ortalama üzerinden öğrencilerin verdiği doğru
cevaplar






Soru sayısı

Soru sayısı

Test Alanları

2015-
17

2015

2016

2017

2018-19

2018

2019

Matematik

50

10.2

9.85

9.72

40

3.92

4.7

Geometri

30

4.1

4.22

3.78

Fizik

30

7.0

5.03

6.48

14

0.47

1.0

Kimya

30

9.52

9.53

8.75

13

1.11

0.9

Biyoloji

30

10.53

7.73

9.78

13

1.67

1.2

Türk
Dili Edebiyatı

56

20.12

27.36

20.98

24

4.74

4.9

Coğrafya-1

24

9.88

7.88

10.21

6

2.27

2.1

Tarih
-1

44

12.7

14.87

13.12

10

1.61

2.0

Coğrafya-2

14

5.79

5.09

5.82

11

2.85

2.3

Felsefe
Grubu

32

10.85

9.53

10.8

12

2.02

2.4

İngilizce

80

21.34

20

80

24.82

Tarih-2

11

1.46

1.9

Din
kültürü

6

2.09

1.0




Temel yeterlilik testi sonuçları fen
ve matematik sonuçlarının ötesinde Tarih 1’de 10 soruda 2 doğru cevap, Coğrafya
1’de 6 soruda 2.1 soru ve Din kültüründe 6 soruda 1 doğru cevap. Bu sonuçlar
ülkemizin öğrencilerine çok önemsediği tarih, coğrafya ve din kültürünü de
öğretemediğini ortaya çıkmaktadır.





Temel fen bilimlerinde Matematikte
40 soruda 5.6, Fen’de 20’de 2.2 ve ikinci basamak sınavı AYT’de ise Matematik
40’ta 4.7, Fizik 14’te 1, Biyoloji 13’te 1.2 ve en kötüsü Kimya 13’te 0.9 doğru
cevap vermiş öğrencilerimiz.





Yıllık 1.2 milyon insanın nüfusa
katıldığı ülkemizin geleceği için bu sonuçlar tam bir felaket. ÖSYM verileri
birkaç açıdan analiz edildiğinde ülkemizin bugünkü durumu ve gelecekte
karşılaşacağı sorunları tahmin etmek zor değil. Temel bilimleri kavramamış,
tarihi bilgisi olmayan, coğrafyadan bihaber, dahası bu kadar zorunlu ve seçmeli
din dersine rağmen dini de bilmeyen bir lise mezunun bu ülkeye ne katacağı
hepimizin önünde ciddi bir sorun oluşturuyor.





Çizelge 1 ve Grafikteki verilere
bakıldığında öğrencilerimizin büyük çoğunluğu hemen her alanda birkaç soru
çözebildiğini göstermektedir. Fen ve matematikte çan eğirişi ekseninde
gördüğümüz kadarı ile 40 sorudan 2-5 soru aralığında doğru cevap çıkıyor ki bu
gerçekten sağlıklı bir üniversite eğitimi için çok yetersiz. Hata üniversite
eğitimi için kabul edilemez seviyede sayılır.   





Grafik 1. 2019 AYT sınavına giren
öğrencilerin fen ve matematik doğru cevap sayıları (ÖSYM 2019).






 




Sınava Başvuran 2,375,217 Adaydan
Kaç Kişi Üniversite Okuyacak Kadar Akademik Bilgiye Sahip Sayılır?





ÖSYM’nin yayınladığı veriler hangi
puan aralığında kaç öğrencimizin bulunduğunu gösteriyor. Bu sonuçlar daha da
ürkütücü. Çünkü bu verilere göre çok sınırlı sayıda öğrenci soruların
%75-80’ini yanıtlayabiliyor. Temel Yeterlilik Testi (TYT) sonucuna göre
öğrencilerimizin içinde sayısal alanda 400 üzeri puan alan 29.332 öğrenci
bulunuyor. Sayısal alanda 27.768 ve sözel alanda 1.699 öğrenimiz bu seviyede
bulunuyor. Toplamda tüm öğrencilerin sayısalda % 1 ve sözelde ise öğrencilerin
ancak %0.1 kadar ancak 400 puan ve üzerinde başarı gösterebiliyor.





2019 YKS Yerleştirme Sonuçlarına
göre (https://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2019/YKS/sayisalbilgiler06082019.pdf)
toplam 824.694 kontenjandan 753.461 öğrenci lisans ve ön lisans programlarına
kayıt yapmaya hak kazanmıştır. Çoğunluğu 4 yıllık okullarda okuyacak
öğrencilerin puanları 200 düzeyinde. Bu da Matematikte ve Türkçe de 4-8 soruya
karşılık geliyor gibi gözüküyor. Bu durumdaki öğrencilerin üniversite eğitimi
gibi mevcut bilgiyi kavrama ve bilgiden bilgi üretme, analiz ve sentez etme
işlevini yapacağı soru işareti.   





Çizelgedeki sonuçlara göre ülkemizde
ancak ilk 30 bininci sıralamadaki öğrenciler üniversiteyi ancak okuyabilir.
Mevut hali ile her yıl 600 bine yakın öğrenci üniversitelere
yerleştirilmektedir. Öğrencilerin cevapladığı doğru soru sayısı ve aldığı
puanlara göre bunların büyük çoğunluğu üniversiteyi okuyacak akademik bilgi ve
beceri konusunda yetersiz. Çok ağır bir ifade ancak ne yapalım ki gerçek bu!





Çizelge 2. 2019 YKS sınav sonucuna
göre öğrencilerin aldığı yığışımlı puan durumu (ÖSYM 2019).









Neden Öğrenciler Başarısız





Son yılarda yapılan bütün ölçme
değerlendirme sınav sonuçları ve gözlemler öğrencilerimizin öncelikle
okuduklarını anlama ve yorum yapmada yetersiz olduğu belirtiliyor. Bu durum
PISA ve diğer sınavlarda da yansımasını göstermektedir. Çizelge 1’de 2018
yılında sınav sistemi yeniden değişti ve ağırlıklı olarak bilgiye dayalı sınav
siteminden okuduğunu anlamaya yönelik sisteme geçildi. 2018 ve 2019 sınav
sonuçlarının daha da düşmesi öğrencilerimizin soyut düşünme, yorum yama ve
sorgulamada ve bilgiyi kullanmada çok yetersiz olduğunu göstermektedir. Bu
durum ülkemiz insanın bir bütün olarak yaşam ve akademik başarısı yanında
yaşadığı birçok derin sorunla doğrudan ilişkili olsa gerekir. Maalesef
yükseköğretimde ve lisansüstü eğitim alan öğrencilerimizde de çoğunlukla
okuduğunu anlama ve okuduğundan yorum yapama beceri-yeteneğinden yoksun
olunduğu açıkça görülüyor. Daha öncede belirtiğimiz gibi sorun öğrencilerde
değil, aileden başlayarak okulda uygulanan öğretme ve eğitim modeli-yönetimi
ile doğrudan ilişkilidir.





Bu Bilgi Düzeyine Sahip Öğrenciler
İle Üniversite Eğitimi Yapılamaz





Sık sık yazıyoruz, öğrencilerin iyi
niyetini sorgulamadan çoğunluğunun algıları ve akademik bilgisi üniversiteyi
okuyacak düzeyin çok altında. Söyleyebileceğim
ve kendi derslerimde de gördüğüm bu düzeydeki bilgiye sahip öğrenciler ile üniversite
eğitimi yapılamayacağıdır.





Yunan filozofu Platon'un “geometri
bilmeyen üniversiteye giremez” ifadesinin diğer bir karşılığı “matematiksel
olanı kavramamış olan giremez” sayılır. Platon’un öğrencileri ile matematik,
doğa bilimleri ve yöntem biçimleri konuştuğu Akademi’nin girişine yazdırdığı
yazının anlamı “mathesis” sözcüğü “öğrenmeyi” bilmeyen, soyut düşünemeyen,
analitik çözüm üretemeyenin üniversite eğitimini yapamayacağıdır.





Geçmiş yıllarda ÖSYM sınavlarında
hiç fizik sorusu yapmadan fizik bölümünde okuyan öğrencilerin haberlerini
okuduğumda inanamamıştım.





Üniversiteler Düşük Puanlı
Öğrencileri Bu Haliyle Nasıl Eğitmeye Düşünüyor.





Peki, bu sonuçlara göre kaç öğrenci
üniversite öğretimini gerçekleştirebilir? Milli Eğitim Bakanlığını bilemiyorum ancak
202 üniversite + 5 meslek yüksekokulu 73 vakıf üniversitesi ve YÖK bu sonuçlar
hakkında ne düşünüyor, merak konusudur. Ülkemizde her gün yeni üniversiteler
açılıyor. Altyapı ve akademik kadrolar bakımından ve üniversite iklimi yetersiz
olan bu üniversitelere düşük puanlarla alınacak bu gençler 4 yıl sonra hangi
bilgi ile ülkenin hangi sorununu çözebilecek ve hangi üretim sürecine
katılabilecek? Başta yetkililerin bu sorulara bakarak bir şey yapması
gerekir.  Görebildiğim kadarı ile Milli Eğitimin, YÖK ve
üniversitelerin bu konuda herhangi bir planlanmış projesinin ve hedefinin
olduğunu da sanmıyorum.





Bu Eğitim Kalitesi İleride Daha
Büyük Eğitim Görmüş İşsizler Ordusu Yaratacaktır.





Ülkemizin geleceği olan geçlerin
eğitime olan talepleri çok yüksek, çünkü eğitimi ve üniversite eğitimini
geleceğin iş ve ekmek kapısı olarak görüyor. Ancak ülkemizin mevcut sanayi ve
iş üretim potansiyeli maalesef yetersiz ve ülkenin bu konulara ilişkin bir
planlaması ve uzun erimli hedefi de maalesef yok.





ÖSYM sınav sonuçları öğrencilerin
büyük çoğunluğunun üniversiteyi okuyacak düzeyde olmadığını gösteriyor. Ne
kadar bilgi aktarımı yapılsa da öğrencilerin konuları anlama ve sorun çözme
becerileri çok yetersiz. Ayrıca üniversitelerin yetersiz akademik kadroları da
bu sorunun üstesinde gelmekten maalesef çok uzak.





Alınan bu
sonuçlar yapılan PISA, orta öğretim sınavları ve lisansüstü ALES ve KPSS sınav
sonuçları ile de paralellik göstermektedir. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 eğitim verilerine göre Türkiye
Matematik ve Fen eğitimi kalitesinde 137 ülke arasında 104.cü sırada
bulunuyor. Ayrıca sınav sonuçları
öğrencilerimin genel kültür ve entelektüel düzeyinin de çok gerilerde olduğunu
gösteriyor.





Ülkenin işsizlik durumu özelliklede
genç ve yükseköğretimlilerin oranı en yüksek durumda olduğu gerçeği ile ileride
daha çok sorunla karışılacağız. Yapay zekâ, Endüstri 4.0 çağının gereği olarak
niteliksiz işsizliğin artık aranmayacağı günümüz dünyasında yarınların ciddi
sosyal sorunlara gebe olduğunu gösteriyor. Sosyal bilimcilerin ve siyasilerin
bu tehlikeyi görmeleri gerekir.





Bu bağlamda konu ülkemizin geleceği
için ciddi değil çok çok ciddi. Bu sonuçlarla 2023 hedeflerini tutturmak,
dünyada ekonomik olarak 10. sıraya yükselmek, üniversitelerin dünyada ilk 500
sırasına girmesi mümkün gözükmüyor.





EVET, ülkenin yeni bir eğitim paradigmasına ihtiyaç
olduğu ortada. Bir bütün olarak ülkenin temel sorunları anlaşılmadan akşamdan
sabaha yapılan değişimlerle bir yere varılamaz. Sorunu anlamadan, evrensel
eğitim başarıları incelenmeden, insanın öğrenme becerilerinin nasıl kazanıldığı
bilinmeden sorun çözülemez. Öğrencilerin özgür yetiştirilmediği, soru
sormadığı, yaşamı sorgulamadığı, temel bilgiden yoksun olduğu, dahası herkesin
çalışarak bir yere geleceği güvencesi yani liyakat sağlanmadan eğitimde
başarılı olamayız. Maalesef iyi planlanmamış eğitim sistemimiz, sağlam dayanağı
hedefi olmadan kurduğumuz binalar üzerimize çöktü. Bilemiyorum enkazdan nasıl
çıkarız.





Bugün ülkemizde üniversite sayısı
202, üniversitelerdeki öğrenci sayımız 7.5 milyonu aştı, akademisyen sayımız
162 bin. Her sene eğitim reformu yapıyoruz. Bütün liseleri Anadolu lisesine
dönüştürdük, on binlerce sınıf öğretmeninin branş öğretmeni yaptık. Her şehre
‘üniversite’ açtırdık. Son 10 küsur yılda 6 Milli Eğitim bakanı değiştirdik,
Ancak orta öğretim sınav başarımız artmamış, aksine daha da gerilemiş.





Ülkemizin Milyonlarca
Öğrencisin Eğitim Başarısızlığının Faturası Gençlere Kesilmemeli





Ortada yılardır uygulanan bir
sistem var ve sonuç itibarı ile ortada artık taşınamayan bir başarılılık var.
Ülkenin en büyük enerji kaynağı gençliğin enerjisinden yaralatılamıyor. Demek
ki uyguladığımız yöntem ve yaptığımız hesap-kitap tutmamış, biz yetişkinlerin
yanlış öğrettiğimiz yerde gençler de hesap kitap yapamıyor. Bu başarısızlığın
sorumluluğu çok konuşulmuyor. Öyle görülüyor ki reform şart. Yeni bir paradigma
değişimine ve anlayış değişimine olan ihtiyaç kaçınılmaz çünkü üniversitelerin
yaratıcı ve üretken kadroları da liseden yetersiz gelen üniversite
öğrencilerinden oluştuğu için koordineli olarak başarısızlık en üst yapıya
kadar giderek zayıflıyor.





Bilimsel eğitim reformu,
aydınlanma reformları şart





Öyle anlaşılıyor ki, gençlerden
önce yetişkinlerden, yani bizlerden başlamak üzere yeni bir anlayış değişimine
gitmek gerekiyor. Söz konusu olan ülkemizin gelecekteki kaçınılmaz önemi ise,
kişi ve makama bakılmaksızın liyakate dayalı yapılanmanın Milli Eğitim, YÖK ve
Üniversitelerden oluşması artık kaçınılmaz. En başta da yetersizliklerinin
ötesinde öğretmenliği, akademisyenliği ve yöneticiliği hak etmeyen
meslektaşlarımızdan başlamak gerekiyor. Türkiye’nin insan potansiyelini liyakat
ekseninde harekete geçirmek gerekiyor. Mevcudun içinde yaratıcı olanın,
çalışanın önünü açacak reformlar ve/ya modelleri işletmek kesinlikle şart
gözüküyor. Ya değişimi gerçekleştireceğiz, ya da dünyanın acımasız
çarkının dişlileri arasında ezileceğiz
.





Türkiye Yol Ayrımında. Bu Yol
Ayrımını Kaçırmamalı.





Eğer bilgi-görgü, liyakate ve hak
edilmiş dayalı değişim sağlanmasa korkarım yarın bir bütün olarak ülkemiz
çağını bir kez daha kaçırmış olur. Yapay zekâ ve Endüstri 4.0’ın başlangıç
döneminde Türkiye’nin bu fırsatları kaçırmaması gerekir. Türkiye’nin halen bu
değişimi yapacak ve yeniden hak ettiği yere gelecek potansiyelinin var olduğuna
inanmaktayım.





Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova
Üniversitesi, öğretim üyesi. iortas@cu.edu.tr



İbrahim ORTAŞ

4.10.2019 16:13:09

YAZARLAR


SATRANÇ TURNUVASINA 454 SPORCU KATILDI

ÇUKUROVA BELEDİYESİ CUP’TA KUPALAR SAHİPLERİNİ BULDU

CHP’Lİ ŞEVKİN EKONOMİDEKİ DİP NOKTAYI ANLATTI

ADANA TABİP ODASINDA YENİ YÖNETİM

450 PERSONEL VE 100 ARAÇ İLE HAŞEREYLE MÜCADELE

DÜZGÜN COŞKUN-GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ/ PES EDEN HESAP ÖDER, AST, ÜST YOK GAZETECİYİZ

VOLKAN BÖKE BARO BAŞKANLIĞINA ADAY OLDU

GENİTAL ESTETİK SANILANIN AKSİNE BİR İHTİYAÇ OLABİLİR!

YEDİGÖZE İÇME SUYU ARITMA TESİSİNİN YAPIMI

EMRAH KOZAY’DAN İLK NİKAH

MEVSİMSEL DEPRESYONUN GÜNEŞ IŞIĞIYLA İLGİSİ VAR!

GÜRER: “İTHAL HAYVAN VE ET İLE KİMLER KAZANIYOR?”

TMMOB ADANA İKK: GEZİ DAVASI TUTUKLULARI SERBEST BIRAKILSIN

DAİMFED’TEN YÜREĞİR’E YATIRIM ATAĞI

YUMURTALIK’TA CHP İLÇE BAŞKANINA SALDIRIYA KINAMA

ZEYDAN KARALAR YÖRÜK OTAĞINDA

HİSARCIKLIOĞLU: BİZE İŞ YAPMAYI ADANA ÖĞRETTİ