Ruhsar Pekcan… Yazmayayım diyorum ama olmuyor. Her gün yeni bir şey ortaya çıkıyor. Bakan olduktan sonra, kendisine bakanlığın tam karşısında olan lüks bir yerde daire kiralanmış. İçinde ufak tefek değişiklikler yaptırmış ve 380.000 lira harcanmış. Bu daireyi çok sevmiş. Bakanlıktan alınınca “O kadar masraf yapıldı. İki ay daha sürem var. Oturmaya devam edeceğim,” demiş. Pes vallahi, bu nasıl yüzsüzlük?
Ve, bir başka örnek… Mevhibe İnönü…
7 Şubat 1992 sabahı Türkiye bir kadın için ağladı. Cenazesine, devlet töreni ile kaldırılmadı ama, cumhurbaşkanından temizlik işçisine kadar, toplumun her kesiminden insan katıldı. İmam, “
Merhumeyi nasıl bilirdiniz,” diye sorunca, herkesgözleri yaşlı, bütün kalpleriyle,
“İyi bilirdik,” dediler. Rütbenin, makamın, siyasi görüşün önemi yoktu. Hepsi saygın bir kadının önünde, saygı duruşundaydı.
1897’de doğdu. Doğuma şahit olanların her biri ayrı bir dilekte bulunmuştu: Güzellik, zarafet, iyilik; sabır, cesaret ve zekâ.. Dileklerin hepsi de gerçekleşti.
Babasını küçük yaşta kaybetti. Annesi ile büyükbabasının yanında, muhafazakâr bir çevrede büyüdü. Evlenme çağı gelmişti. Talibi, Miralay İsmet Bey’di. Görmek istiyordu evleneceği kızı. Zorladı şartları ve kendisine ancak anahtar deliğinden gösterdiler, Mevhibe Hanımı. Beğendi İsmet Bey. Evlendiler.
Milli Mücadele’de, bütün vatanseverler gibi Anadolu’ya geçti. Sakarya Savaşı sırasında ilk çocuğu İzzet’i kaybetmişti ama bunu aylarca cephede savaşan eşinden sakladı.
Kurtuluş Savaşı’nı Malatya, Konya ve İzmir’de yaşadı. Belli bir evi olmadı hiç.
Lozan’da imzalanan Barış Antlaşması imza töreninde, yeni kurulacak Türkiye devletinin ilk örnek kadını olarak yer aldı. Henüz 26 yaşındaydı.
Savaşla geçen dokuz yılın ardından, Cumhuriyet’in ilk başbakan eşi olarak Ankara’ya geldi ve Çankaya’da
Pembe Köşk diye adlandırılan eve yerleşti.İzmir’de doğan Ömer’den sonra, Erdal ve Özden burada dünyaya geldiler.
1938’e kadar başbakan ve 1938-1950 arası Cumhurbaşkanı eşi olarak toplum içinde ‘en önemli kadın’ görevini, gösterişten uzak, sade kişiliği, zarafeti ve temiz kalbiyle yerine getirirken, Türk halkının gönlüne taht kurdu.
Türkiye Yardım Sevenler Derneği ve Türk Kadınlar Birliği gibi sosyal amaçlı kuruluşlarda kurucu olarak çalışırken,hep çağdaş bir Cumhuriyet hanımefendisi olarak tanındı.
Başkentin sürücü ehliyetine sahip ilk kadınlarından biri oldu, iyi bir biniciydi, kayak yaptı, uçak bile kullandı. Kaç-göç alışkanlığıyla yetişen dönemin kadınları için, toplumda eşi ile el ele yer alan bir rol model ve bütün kadınlara önder oldu.
Hayatı boyunca siyaset ve devlet işlerine karışmaktan özenle kaçındı.Kendisine büyük bir aşkla bağlı olan İsmet Bey ile 57 yıllık mutlu bir evlilik yaşadı. Sevgi dolu bir anne ve sevimli bir büyükanne olarak vefat ettiğinde, arkasında unutulmayacak bir isim, pek çok anı, belge, mektup ve titizlikle sakladığı özel eşyalarını bıraktı.
Bir başbakan ve Cumhurbaşkanı eşinin çağdaş ölçülerini sadece çevresine değil, bütün dünyaya yansıttı.
ANIYORUZ VE ARIYORUZ… HASRETLE, SEVGİYLE, SAYGILA…
- ÇOK ÖRNEĞİ ÇOK KALMADI, ÇÜNKÜ