BİR ÜLKE TÜKETİM ÜLKESİ OLURSA, TÜKENİR…

BİR ÜLKE TÜKETİM ÜLKESİ OLURSA, TÜKENİR…

Ülke aslında Tüketmeye kendi gençlerini dar ağacına götürdüğünde Tükenmeye başladı. Son 21 yıldır da bunun finali yapılıyor. Baskıcı zihniyetler bu ülkede her daim kendi ahvalleri ve eş, dost yakınlarının rahatlığı için her şeyi yaptılar. Bunu yaparken de önüne gelen her engeli ezip geçtiler. Konuşan, sorgulayan, ayıktıran insanların son yıllarda nerelerde olduğunu farkına varırsanız konu anlaşılır.

Gezi olayları tam bir Toplum tepkisi idi, fakat sonucu malum, içlerinden en bıçkını şu an uzun yıllara varan hüküm aldılar. Mesel çok açık, ona göre “ayağınızı denk alın”. Milli eğitim Bakanı çıkmış diyor ki, sayıları 10’u geçmez “Tarikatlarla sözleşme yapıp onlarla iş yapmaya devam edeceğiz, onlar bir nevi STK”.

İyimi anayasaya aykırı olan bir hareketi açık ve net şekilde hem de meclis mikrofonundan söylemekten çekinmeyen bir Bakan!…

Ülke sadece kolaydan para kazanmak ve etkili nüfuslarını kullanarak halkın paralarını hiç etme hastalığı başladı.

Üretmek dedim de,

Garip şekilde üretene ürettiğine pişman edecek şekilde kararlar çıkıyor.

Çiftçi,

Neden üretsin?

Eğer üretip birde üstüne para veriyorsa, ya da aldığı krediyi ödeyemeyip Devlet Traktörünü elinden alıyorsa nasıl Tarım ayakta kalacak?

Belki istenen bu,

Üretme, tüketim toplumu ol ve Dışa bağımlı kal, en kolay yol budur, Fakat Ülke bakımından felaket bir durum değil mi?

Hani hep üstünde durulan bir söz vardır, Ülke illa savaşla mı işgal edilir? Bir ülke her şeyiyle dışa bağımlı hale getirilir ise o ülke artık yabancının güdümüne girer ki, buda işgal sözcüğünün tam açık halidir.

El betteki, Ülkeyi yönetenlerin böyle bir düşüncesi yoktur, eğer varsa Vatan haini cümlesi tamda bunun için geçerlidir. Fakat liyakatsiz kadroların kendi ahvalleri için attıkları adımlar en büyük zarardır ülke insanına. Etrafınıza bakın, Pazar yerleri etrafında amaçsız dolaşan insan görürseniz bilin ki, pazarın kapanış saatlerini bekleyen insanlar artık ürün için oradalar. Bu ülke insanı için utanılacak bir durum değil mi? Kimin umurunda ekonomi çökmüş, kimin umurunda kanunsuzluk almış başını gitmiş, kimin umurunda kirasını ödeyemeyen ailelerin sokakta yattığı!… Dedim ya, eğer bir ülke üretmezse, başka toplumların çıkarlarına hizmet eder. Sonuç belli üretim, üretim, Üretim…

Fakat, bu girdilerle nasıl olacak?

Süleyman YALÇIN

22.12.2023 01:27:31

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI