36 yaşında vali oldu. Sıra dışı bir adamdı. Adına “süper” dediler, “efsane” dediler. Hakkıydı bu övgüler.
Kendisi gibi sıra dışı bir sınıf arkadaşı vardı. İkisi de ilginç ve benzer trafik kazalarında öldüler. Valinin adı Recep Yazıcıoğlu, arkadaşının adı Adnan Kahveci idi.
Yazıcıoğlu ilk valiliğini Tokat’ta yaptı.Türkiye'nin en genç valisi olmasına rağmen, Tokat'ta yaptıkları ile “Yılın Bürokratı” seçildi.
Hem çalışıyor, hem de sistemi eleştirmekten geri kalmıyordu. Sistemin işleyişine halkın da katılmasını, devlet yapısındaki hantallığın kaldırılmasını istiyordu. Hep halkla iç içeydi.
Erzincan Valiliği sırasında kendisi de bizzat doğa sporları ile uğraşarak, yörenin doğa sporları turizmine açılmasını sağladı.
Makam odasına "Kapıyı vurmadan girin" şeklinde bir yazı astı. Halk önceleri kapının boyalı olduğunu zannetti. Ama yazı, haftalarca kapıda asılı kalınca ne dediğini anladılar.
Rahatsızlanmıştı; zehirlenmiş olduğundan kuşkulanıyordu. Hastalığın sebebini araştırmak ve tedavi olmak için, Ankara’ya giderken, Eskişehir yakınlarında geçirdiği ve soru işaretleriyle dolu bir trafik kazası sonucu ağır yaralandı ve tedavi gördüğü hastanede, hayatını kaybetti
Bir Amerikan firması, Denizli’ deki Uranyum rezervlerinin kullanıma açılmasın istiyor, Yazıcıoğlu da açmamakta direniyor, baskılara boyun eğmiyordu. Acaba sebep bu olabilir miydi?
Yazıcıoğlu, 2003’te öldü. Adnan Kahveci de 1993’de Gerede’de benzer bir trafik kazasında ölmüştü. Sınıf arkadaşlığı kader arkadaşlığına mı dönüyordu?
BİR ANI
Yazıcıoğlu Tokat Valisi. İl Genel Meclisi, valiliğin gelirlerini artırma konusunu görüşüyor. Gelen önerilerden biri şu. “Efendim, valiliğin arkasında geniş bir alan var. Buraya önüne gelen arabasını park ediyor. Burayı bir duvarla çevirsek ve park için para alsak, önemli bir kaynak olur.”
-“Çevirin,” diyor Yazıcıoğlu. Bir süre sonra;
-“Efendim, bekçi saat beşte gidiyor. Sonra gelenler arabasını alamıyor. İkinci bir adam alsak,” diyorlar.
-“Alın;” diyor Yazıcıoğlu. Zaman geçiyor. Bu sefer;
-“Efendim, havalar soğudu Buraya bir kulübe yapsak. Bekçiler bir sandalyenin üzerinde… Yazık,” diyorlar.
-“Yapın,” diyor Yazıcıoğlu. Biraz daha zaman geçiyor;
-“Efendim, bekçiler vardiya konusunda anlaşamıyor. Bunların başına bir müdür görevlendirsek...”
-“Görevlendirin,” diyor Yazıcıoğlu. Ama problemler bitmiyor. Bu sefer de diyorlar ki;
-Efendim bunlar müdürle de kavga ediyor. Buna bir çare bulsanız.
-“Buldum,” diyor Yazıcıoğlu ve ekliyor. “Üçünün de görevine son verin. Üçüne de kendi işletmelerinizde veya valilik dışında bir iş bulun. Duvarı ve kapıyı yıkın. Vatandaşlar ne zaman isterse gelsin, park etsin; arabasını da ne zaman isterse alsın.”
KADİRŞİNAS İNSANLARIMIZ ONLARI UNUTMADI.