İfral TURGUT

Tarih: 27.05.2023 14:49

BÖYLE KAZANDIK; ÖYLE KAYBETMEYECEĞİZ

Facebook Twitter Linked-in






Geleneklerimize göre kına üç sebeple yakılır. Ne mi o sebepler? Sabırla okuyun; Yozgatlı Kınalı Kuzunun anası Hatçe Hanım anlatacak.





Çanakkale’de savaş var. Çanakkale ateş içinde. İnsan öğütüyor Çanakkale. Askerlerimizin sayısı her gün biraz daha azalıyor. Henüz bıyığı terlememiş Hasan çıktı yola Yozgat’tan. Vatan savunması için. Günlerce yürüyerek ulaştı Çanakkale’ye.





Hasan’ın bölük komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey. Komutandan çok bir baba gibi. Tüm askerlerle tek tek ilgileniyor, onlara moral vermek için sohbetler ediyordu. Bu sohbetlerden birinde Hasan’ın kafasındaki kına dikkatini çekti. Sordu Hasan’a, bunun manasını. Utandı Hasan.





-“Bilmiyorum, Komutanım,” dedi. “Buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı. Ben de niye diye sormadım.” Sırrı Bey,





-”Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım,” dedi. Hasan da,





-”Ben yazı yazmasını bilmem ki komutanım,” deyince, Sırrı Bey,





-”Öyleyse sen söyle bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne cevap gelecek,” diye yol gösterdi.





Ve yazıldı mektup. Gönderildi, bir meçhule doğru. Ne zaman gider? Ulaşır mı anaya? Ulaşsa bile, cevap yazabilir mi, ana?





Aradan iki ay geçti. Bir mucize. Bir gün Sırrı Bey’in karargahına birkaç mektup ulaştı. Biri Hasan’ındı. Köy katibi mektubu Hasan’ın anasına ulaştırmış ve anasının söylediklerini de yazıp cepheye yollamıştı. Sırrı Bey mektubu alarak okudu. Hasan’ın anası şunları yazmıştı:





“Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum,





Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy kâtibi okudu, ben ağladım. Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel. O senin babanın yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme. Ateşe bas dese basasın yavrum. Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş. Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz. Elbette öylesi yakışır yavrum. Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir. Sakın onları incitme yavrum. Sütümü sana helal etmem. Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum?





Kına kurbanlık koça yakılır. Tanrıya kurban olsun diye.





Evlenecek geline yakılır, Kocasına kurban olsun diye.





Ben senin saçını süsledim, vatan ve millete kurban olasın diye. Başın o yüzden kınalıdır..





Anan Hatçe”





Sırrı Bey, iki gözü iki çeşme mektubu okudu ve posta erini çağırdı.





-“Şu Yozgatlı Kınalı Hasan’ı bulun bakalım. Mektubunu ona ben okuyacağım, onun okuması yok,” dedi.





Posta döndü çok geçmeden ve dedi ki,





-“Komutanım, Hasan bir hafta önce, Arıburnu’ndaki muharebede şehit olmuş.” Sırrı Bey, için için göz yaşı döktü. Düşmanın onca güce rağmen Çanakkale’yi neden geçemediğini bir kez daha anladı.





Kınalı Hasan canını vermiş ama Çanakkale’yi vermemişti. Biz Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da, Sarıkamış’ta, vatanın her karış toprağında yüz binlerce kınalı kuzuyu şehit vererek, kurduk bu CUMHURİYETİ. Şimdi sessiz işgale teslim mi edeceğiz.





KİMSE BİZDEN, KINALI HASAN GİBİ SAVAŞMAK İÇİN YOZGAT’TAN ÇANAKKALE’YE KADAR YÜRÜMEMİZİ İSTEMİYOR. AMA..





• BİR BAHAR GÜNÜ, SANDIĞA KADAR BİR ZAHMET YÜRÜYELİM Kİ O ŞEHİTLERİ HATIRLADIKÇA UTANMAYALIM?





YA DA,





• ÇOCUKLARIMIZIN YÜZÜNE NASIL BAKACAĞIMIZI, ONLARA NASIL BİR DÜNYA BIRAKACAĞIMIZI BİR KEZ DAHA DÜŞÜNELİM.



Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —