İfral TURGUT

Tarih: 29.09.2022 19:35

BU GÜNAHIN BEDELİNİ KİM ÖDEYECEK? BU ACILARI KİM TELAFİ EDECEK?

Facebook Twitter Linked-in

Hukukçu değilim; hukuku bilmem ama zaman buldukça elime geçenleri okuyup bilgi sahibi olmaya çalışırım. Yıllar, yıllar önce okuduğum bir kitapta hukukun evrensel kurallarına dair aklımda yer eden bir cümle şu:
“Şüphe sanığın lehinedir. Sanığa isnat edilen suç, ispat edilinceye kadar sanık suçsuzdur.”
Galiba KHKlar ile bu kural şu şekle döndü: “Biz seni, kendimize göre suçlar uydurarak içeri atarız; masum olduğunu sen ispatla.”
İnanılmaz, korkunç, faşizan bir uygulama. OHAL Komisyonu’nun 2021 yılı faaliyet raporuna göre, 125.678 kamu görevlisi ihraç edilmiş. Onuruna yediremediği için intihar eden KHKlı sayısı 100’ü geçmiş. İşsiz bırakıldıkları için, her türlü işte çalışmak zorunda kalan KHK’lılardan iş cinayetleri sonucunda ölen kişi sayısı ise tam olarak bilinmiyor.
Bir de zulmün son perdesi, insanı kahreden, insanı insan olduğu için utandıran bir konu var ki, cinayetten beter. Görevinden atılan, ama suçunun ne olduğunu bilmeyen, bu yüzden de kahrından, ya da diğer sebeplerden hapiste ölenler… Ve dalga geçer gibi bunların evine, ”Masummuşsunuz, görevinize dönebilirsiniz,” diye kararname gönderilenler. Öldürdüklerinin bile, öldüklerinin bile farkında değiller.
İşte hapishanede ölen ve öldükten sonra göreve iade edilenlerden bir demet:
1. Zeynep Binen,
2. Yurdal Gökçe,
3. Ahmet Çoban,
4. Atila Yalçıntaş,
5. Mustafa Çamaş,
6. Salman Taş,
7. Yahya Barça,
8. Emine Yürükçü,
9. Mehmet Nasır Sönmez,
10. Ömer Faruk Arsoy,
11. Gökhan Açıkkollu,
12. Mücahit Karataş,
13. Kazım Kurnaz,
14. Bülent Uçar,
15. Necdet Kalkan.
Bunlar öğretmen, polis, avukat, doktor, asker, her türlü kamu görevlisi. Yıllardır sebebini bile bilmeden hapis yatarken ailesini kendisiyle birlikte, aç, susuz, perişan, çaresiz bırakan zulme uğramış, zulüm altında ölen insanlar.
Çok şey var diyecek, diyemiyorum. Boğazımda düğümleniyor kelimeler. “Öldükten sonra görevine dön,” emri ha… “Allah sizi bildiği gibi yapsın,” diyeceğim ama onun bir şey bildiğinden emim değilim ki… Öyleyse, dilerim en sevdikleriniz, müstahak olduğunuz sonunuza şahit olur..
Susmak istemiyorum ve aklıma Mehmet Akif Ersoy’un,
“Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı,” diye feryadı geliyor ve haykırmak istiyorum:
“Câni geziyor dipdiri... Can vermede masum
Suç başkasının da niçin, başkası mahkûm?”

SAHİ,
• BU GÜNAHLARIN BEDELİNİ KİM ÖDEYECEK?

• BU ACILARI KİM TELAFİ EDECEK?
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —