BU BÜTÇEDEN HOŞNUT MUSUNUZ?

Emekçiye, çiftçiye “bir yıl öncesini” aratacak bütçe görüşmeleri kavgayla/ yumrukla biterken, “iktidar” tüm yapılan tartışmaları/ konuşmaları bir yana iterek bütçeyi meclisten geçirdi; nur topu gibi büyüyen açlık/ yoksulluk için çözüm yeni yıllara ertelendi, “destek” yapılan yurttaş sayısıyla övünüldü!

Emekçiye, çiftçiye “bir yıl öncesini” aratacak bütçe görüşmeleri kavgayla/ yumrukla biterken, “iktidar” tüm yapılan tartışmaları/ konuşmaları bir yana iterek bütçeyi meclisten geçirdi; nur topu gibi büyüyen açlık/ yoksulluk için çözüm yeni yıllara ertelendi, “destek” yapılan yurttaş sayısıyla övünüldü! 

Dünya onlara güzel! Bir elleri yağda/ diğeri balda, üstelik bir de çifte aylıkta; ne güzel! Emekçinin de yaşamı zorlaşmış, “destek” alacak duruma düşürülmüş, değerler bir bir ellerinden yitip gitmiş, verimli topraklar dururken dışalım ürünleriyle doyulmuş, raf/ tezgah ürünlerine ulaşılamamış, kışın soğuğunda ısınılamamış… 

***

Bunlar mı yalnız? Akşam saatlerinde üçüncü kez bir araya gelen, “çalışanların” sözcü vermediği asgari ücret saptama komisyonu kararını verdi! Çok çalıştılar değil mi, çok da yoruldular, çay/ pasta/ börek/ geyik yapılarak tamamlanan ikinci buluşmanın ardından “emekçiyi enflasyon altında ezdirmeyecek” ücreti saptadılar; bir yıl sonra yüzde yirmiyedi artış yaparak yirmisekizbinyetmişbeş lirayı yerinde buldular! Evet, yirmisekizbinin bir de yetmişbeş lirası var; bugün için beş ekmek bedel, ya olmasaydı!

***

Birgün öncesinden Bakan Mehmet Şimşek’de açıklamıştı aslında! 2026 yılında pahalılığın daha az yaşanacağını, enflasyonun da yüzde yirminin altına ineceğini, söylemişti. Üstelik, “özellikle dar gelirli ile sabit gelirli insanlarımızın güçleneceği bir yıl olacak” demişti! Bakın, beklenti yüzde yirmi, ancak açıklanan asgari ücret yüzde yirmiyedi; kim takar ki piyasanın tüketiciler üzerindeki etkisini değil mi?

Kimse marketten bu yılın ilk günlerinde ikiyüz liraya aldığı yemeklik yağın bugün dörtyüz lira olduğunu bilmez, ekmek/ et kuyruklarını anımsamaz, pazar sonu çürük sebze/ meyve atıklarını toplandığını umursamaz, çocuğunun beslenme çantasının boş olmasını düşünmez… Sonyaz yaprakları gibi yaşamın dallarından dökülüp savrulmuş, aç/ açık kalmış, bir seçim dönemlerinde “var olduğu” anımsanmış kime ne değil mi?

***

Yönetenlerin göstermediği “duygudaşlık” yurttaştan bekleniyor yazık! Birbirinize koşun, birbirinize destek olun, birbirinizin yarasını sarın, birbirinizi sevin… Yurttaşın sevecek, koşacak yerleri yara/ bere içinde bırakılmış bilmiyorlar sanki… Bütçe havuzu denilen şey halktan toplanan dolaylı/ dolaysız vergiler değil mi? Yönetenlerin görevi, “bu havuzu” ülke sınırları içinde yaşayan yurttaşların erinci/ gönenci için kullanmak zorunda değil mi? Emekçisini, üreticisini, köylüsünü, çiftçisini, sanayicisini rahatlatacak adımlar atmak zorunda değil mi? 

Göz göre göre emekçinin “emeği” çalınıyor, denir buna! Neden mi? Ev ile iş arasında gidip/ gelmekten başka bir “sosyalliği” olmadan çalıştıracaksınız, kış aylarında gün yüzü göstermeyip sabahın karanlığı ile akşamın ilk saatleri arasından emeğinden yararlanacaksınız, sonra da tutup devletin kurumunun belirlediği “açlık sınırının” altında aylığı yaşaması için uygun bulacaksınız! Siz koyun adını, bu aylığı belirleyenlerin “bir öğün yemek  masrafı” olacak bedelin adını siz koyun!

***

Peki ya üretici? Havuzda biriken o vergilerin kaçta kaçı toprağına can suyu bekleyen köylüye akıyor? Hiç! Üreticiye "kaynak" sağlamayı savsaklayanlar, dışalım lobilerine kapıları ardına dek açarken nedense çok eli açıklar! Çiftçi traktörüne koyacağı mazotun, tarlasına serpeceği gübrenin hesabını yaparken, bütçeden alacağı kırıntılarla yetinmesi isteniyor. Ürettiği ürün tarlada kalırken, aracılar cebini doldururken, “iktidar” ise, borç batağında boğulan/ toprağını terk etmek zorunda kalan binlerce üreticiyi "üretim rakamlarıyla" oyalıyor!

Siz bakmayın "destek veriyoruz" nutuklarına. Verilen destekler, banka borçlarının faizine bile yetmiyor artık. Çiftçinin varlığını korumak bir yana, sanki yok olması için özel bir çaba harcanıyor. Doğayı, ağacı, akarsuyu doymaz anaparadara sunan bu anlayış; köylünün elindeki son dayanağı, sözümona toprağını verimli ürün almaya kapatıyor. Bu sürdürülebilir bir düzen değildir; bu, bir avuç doymazın gönenç içinde yaşaması için koca bir halkın geleceğinden çalınmasıdır.

***

Bu “emeği” yok sayma düzeni, tarlasını ekemeyen çiftçinin de ay sonunu getiremeyen emekçinin de ortak çıkmazıdır. Toprağın bereketini dışalımcıların cebine, halkın alın terini bir avuç varsılın kasasına akıtanlar; aslında bu ülkenin yarınlarını kurutuyor. Bilinmelidir ki; üreticiden koparılan her karış toprak, emekçiden çalınan her kuruşluk emek, toplumun geleceğinde derin yaralar açıyor. Bu hakça olmayan bütçe düzeninin var ettiği yaşam karşınızda; hoşnut musunuz? 


Oktay EROL

26.12.2025 07:23:00

YAZARLAR


Ergül HALİSÇELİK Yazdı / ZAM VAR, GEÇİM YOK: ASGARİ ÜCRET ORTALAMA OLDU, AÇLIK SINIRININ ALTINDA

Adnan GÜMÜŞ Yazdı/ ÜNİVERSİTEYİ 3 YILA DÜŞÜRMEK DOĞURGANLIK ORANINI ARTIRIR MI?

ZEYTIN VE ZEYTINYAĞI SEKTÖRÜNDE GÜÇLER URGE PROJESI’NDE BIRLEŞTIRILECEK

AKTİF YAŞ ALMA ATÖLYESİNDEN ETKİNLİK

SARİÇAM BELEDİYESİ, "DÜNYADA İLK"OLARAK DUYURDU

YILIN İLK KITAP FUARI, ADANA’DA AÇILIYOR!

YÜREĞİR KENT LOKANTASIYLA TANIŞTI

TGC: TEHDİT, HAKSIZ GÖZALTI VE TUTUKLULUK UYGULAMASIYLA HABER ALMA HAKKI ENGELLENEMEZ

MUSİKİDE MUHTEŞEM ZAMAN YOLCULUĞU

Düzgün COŞKUN Yazdı/ "BU KORİDORDA KAPILAR HABERCİLER İÇİN AÇIK"

Sabri ARPAÇ Yazdı / SON TORBA YASADAKİ VERGİ DEĞİŞİKLİKLERİ

BULUT, SİLİVRİ’DEKİ BAŞKANLARI ZİYARET ETTİ

SUAT HAYRİ AKARÇAY VEFAT ETTİ

TZOB: ÇKS KAYDI İÇİN SON GÜN 31 ARALIK 2025

Vahit ŞAHİN YAzdı/ YENİ ADANA GAZETESİ’NİN ARDINDAN…

İMO’NUN 71. KURULUŞ YILINDA EMEKTARLARA PLAKET

SANCAK ŞİRKETİNİ DEVRETMİŞ