BU DÜNYA HEPİMİZE NEDEN YETMİYOR

Gourgen Mıgırdıç Yanıkyan Erzurum doğumlu 78 yaşında bir Ermeni. California’da yaşıyordu. Kimin oyuncağı, kimin piyonu, kim tarafından eğitilmiş, içine ne tür düşmanlıklar işlenmiş bilemem.

Gourgen Mıgırdıç Yanıkyan Erzurum doğumlu 78 yaşında bir Ermeni. California’da yaşıyordu. Kimin oyuncağı, kimin piyonu, kim tarafından eğitilmiş, içine ne tür düşmanlıklar işlenmiş bilemem.

Yıl 1973. Yanıkyan, tarihten çıkarılan bir düşmanlığın fitilini yeniden ateşledi. Ne için, ne uğruna, nasıl bir kinle hiç önemli değil.

Yanıkyan, bir gün Başkonsolos Mehmet Baydar’ı makamında ziyaret ederek, elinde Beyrut’tan satın aldığı ve sonradan İstanbul’da bir saraydan çalındığını öğrendiği bir tablo olduğunu söyleyip, "Bunu size hediye etmek istiyorum," dedi ve tablonun resmini bıraktı.

Baydar, fotoğrafı Türkiye’ye gönderdi ve araştırılmasını istedi. Bir süre sonra Ankara’dan tablonun çalıntı olduğu bildirildi, alınması istendi.

Baydar hemen Yanıkyan’ı aradı ve tabloyu getirmesini istedi. Yanıkyan da yaşlı olduğunu, tabloyu kendilerinin gelip almalarını istedi.

Baydar, yardımcısı Bahadır Demir’i de alarak yaşlı Ermeni’nin kaldığı Santa Barbara’daki Baltimore Oteli’ne gitti. Yanıkyan’ın odasına çıktılar. Oturur oturmaz yaşlı Ermeni silahını çekip iki diplomatımızı şehit etti.

Sonra otel müdürünü arayıp polis çağırmasını isteyerek,  "Ben iki şeytanın canını aldım," dedi.
 
Yanıkyan, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Yıllar sonra, Hürriyet Gazetesinin Amerika muhabiri Doğan Uluç, gerekli izinleri alıp, Yanıkyan’ı da ikna ederek, cezaevinde yaşlı Ermeni ile konuştu.

Doğan Uluç katile, "İşlediğiniz cinayetler ne fayda sağladı? Pişman mısınız," diye sordu.

Yanıkyan, "Ben bu işe 40 yıl önce karar verdim. Pişman değilim. Ermeni sorununu kaç kişi biliyordu? Şimdi bütün dünya Türklerin katliamını biliyor. Mezardan çıkardım Ermeni meselesini. Gözlerim açık gitmeyecek. Zira Yanıkyan ruhu bütün dünyayı sardı. Ben öldükten sonra da yaşayacak," dedi ve eyleminin Türk halkına değil, Türk hükümetlerine karşı olduğunu, katil olmadığını  Türk hükümetlerinin tarih boyunca Ermenilere karşı girişilmiş katliamların günahını kabullenmesi gerektiğini söyledi.

Adam iki kişiyi odasına çağırıp, öldürmüş ama katıl değilmiş. Eylemi Türk milletine karşı değil, hükumete karşıymış.

“…fitilini ateşledi,” demiştim. Sonra ortaya Asala denilen cinayet şebekesi çıktı ve yurt dışında, 31’i diplomat olmak üzere, 77 Türk vatandaşı öldürüldü. Elbette karşılığı olacaktı. Oldu da. Hem de Asala denilen teşkilatın kökü kazınıncaya kadar.

 

 

 Abdülhak Molla,

 "Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh;

Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh," demiş.

“Yurtta sulh, cihanda sulh,” diyen bir Atanın çocuklarıyız. Savaşın yurt savunması söz konusu olamadığına bir cinayet olduğuna inanırız. Can almaktan nefret eder, gerektiğinde çan vermekten çekinmeyiz.

Ama, şu dünya hepimize yetmiyor mu ,Allah aşkına?

  • BİRBİRİNİ ASLA TANIMAYAN İNSANLARI BİRBİRLERİNE ÖLDÜRTEREK, NASIL BİR HUZUR VE MUTLULUK BEKLİYORSUNUZ?

 

 

 

 


25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

18.03.2024 23:19:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI