“BÜYÜRKEN” ASGARİ ÜCRET…

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı yüzde 3,7’lik büyüme rakamı, grafikler üzerinde ekonominin yolunda gittiğini gösteriyor. “İktidar” sözcülerinin açıklamaları da aynı yönde sürüyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı yüzde 3,7’lik büyüme rakamı, grafikler üzerinde ekonominin yolunda gittiğini gösteriyor. “İktidar” sözcülerinin açıklamaları da aynı yönde sürüyor. Ancak sokaktaki yurttaşın alım gücü, mutfaktaki yangın, pazardaki fiyatlar bu rakamların gerçeği yansıtmadığını ortaya koyarken çarşıda, markette temel gereksinmelerin fiyatı her gün değişiyor, kazançları “açlık sınırı” altında kalan dargelirlilerin yaşadığı çıkmaz büyüyüp gidiyor.

TÜİK’in zincirli hacim ölçüsüyle büyüyen ekonomi, halkın küçülen alım gücüyle çeliştiği gibi benzerliği de bulunmuyor. Bir yanda “sürdürülebilir büyüme” söylemleri, diğer yanda sofrada eksilen ekmek dilimleri… Büyüyen bu uçurum, rakamların pembe tablo çizmesine karşın toplumun yaşadığı derin daralma gözler önünde... Üstelik bu tablo yalnızca bugünün değil, uzun süredir devam eden bir çelişkinin göstergesi: resmi veriler dillendirilirken, mutfakta tencere kaynamasının oluşturduğu kaygı umursamazlıkla karşı karşıya… 

***

“Büyüme” rakamları arasında sanayi/ inşaat öne çıkıyor, ancak tarımdaki daralmaya karşın “büyümenin” enflasyondaki düşüşü destekleyeceği algısı ortaya atılıyor. Çeyrek yüzyıldır “betona dayalı ekonominin” özendirilmesi bir yana, “büyüme” ile içselleşeceği beklentisi yurttaşın “alım gücünü” erince ulaştırmadığı gibi, her geçen gün makas aralığının açıldığına tanık oluyoruz!

Bakan Şimşek’in, açıklamasında yer alan “Daha elverişli finansal koşullar ve destekleyici küresel konjonktür sayesinde ekonomik aktivitedeki artışın 2026’da bu yıldan daha olumlu olmasını bekliyoruz. Ayrıca, büyümenin enflasyondaki düşüşü desteklemeye devam edeceğini değerlendiriyoruz” sözleri karşısında düşünmeden geçilemiyor!

***

Büyüme rakamlarının ardında saklanan en çarpıcı gerçek, gelir dağılımındaki uçurumdur. TÜİK’in yüzde 3,7’lik artış olarak sunduğu tablo, aslında anaparadarların kazançlarını büyütürken, ücretlilerin, emeklilerin, dargelirlilerin payını küçültüyor. Ulusal gelir yükseliyor ancak bu gelirden pay alamayan milyonlar borçla ayakta durmaya çalışıyor. Kredi kartı borçları katlanıyor, tüketici kredileri geri ödenemiyor, icra dosyaları her geçen gün artıyor, gereksinmeleri karşılayamıyor, çocuğuna iyi bir eğitim aldıramıyor, sağlık sorunlarını gideremiyor, kısaca doymuyor/ yaşayamıyor!

Sözümona büyüme rakamları, halkın yaşamına gönenç/ erinç katmak yerine daha fazla borç, daha fazla yoksulluk olarak karşılık buluyor. Bir yanda şirket bilançolarında artan kazançları, diğer yanda yurttaşın cebinde eksilen/ doymasına yetmeyen geliri… İşte bu çelişki, resmi verilerin pembe tablo çizmesine karşın toplumun gerçek yaşamının “ne” olduğunu ortaya koyuyor.

***

Önümüzdeki günlerde toplanacak olan Asgari Ücret Belirleme Komisyonu’nun masasında da bu “büyüme” rakamları olacak kesinlikle. Ancak sorun şu ki, yüzde 3,7’lik artışın işçiye nasıl yansıyacağı belirsizliğin ötesinde, şu an konuşulanlar tam bir kırılma noktası... Komisyon, resmi verileri gerekçe göstererek sınırlı bir artışa yönelirse, milyonlarca çalışanın açlık sınırının altında yaşamaya tutsak edilmesi kaçınılmaz olacak. Çünkü büyüme, anapara bilançolarında kazanç olarak görünse de ücretlilerin cebine yansıtılmayacak!

Asgari ücretin belirlenmesinde yalnızca “büyüme” ile birlikte, halkın gerçek yaşam koşulları da göz önünde tutulmalı. Çarşı pazarda değişen fiyatlar, kira yükü, fatura baskısı, çocukların eğitim giderleri, sağlık harcamaları göz ardı edilirse, yeni ücretin adı ne olursa olsun yurttaş için “çıkmazdan” başka bir anlama gelmeyecek. Belirlenecek rakam, milyonların yaşamını doğrudan etkileyecek, toplumsal barışın da göstergesi olacak. Eğer büyüme rakamları işçiye yansıtılmazsa, “ekonomik aktivitedeki artış” söylemi yalnızca sözde kalacak, sofrada ise boş tabakların büyümesi sürecek! Komisyonun önünde iki yol var: ya resmi rakamların pembe tablosuna sığınıp düşük bir artışla yetinecek, ya da mutfaktaki yangını görüp gerçekçi bir düzenleme yapacak. 

***

TÜİK’in açıkladığı yüzde 3,7’lik büyüme rakamı, bundan öncekiler gibi yurttaşın yaşadıklarından uzak... Her geçen gün gelir dağılımındaki uçurum derinleşirken, borç yükü ağırlaşıyor, asgari ücret tartışmaları ise milyonların yaşamını belirleyecek bir eşikte duruyor. Büyüme çalışana yansıtılmadıkça sofrada boş tabakların büyümesi sürecek, toplum yaşamındaki “kırılmalar” daha da büyüyecek! Bu nedenle alınacak karar, halkın geleceği, emeğin onuru, toplumsal barışın temeli olacak.

Gerçek büyüme, halkın doymasını, erinç içinde yaşamasını sağladığında anlam kazanır. Hiçbir pembe tablo, hiçbir söylem gerçeği örtemez. Yaşayıp göreceğiz… 

 


Oktay EROL

3.12.2025 12:01:00

YAZARLAR


143 ŞIRKET HALKA ARZ ONAYI BEKLIYOR!

ADANA ŞALGAMI AB YOLUNDA

ADANA’DA GIDA ÜRETIMI YAPAN IŞYERLERİNDE DENETİM

Düzgün COŞKUN Yazdı/ EKOLDUN, HEP GÜLDÜRDÜN BU KEZ AĞLATIN!

Aydın SİHAY Yazdı/ ŞEHRİN RENKLERİ

ÇİFTÇİ TARLADAN ÜRÜNÜNÜ KALDIRAMIYOR

ENGELLİ BİREYLERİN EN TEMEL SORUNU ERİŞİLEBİLİRLİK

“DOZUNDA IÇILEN KAHVE, KANSER RISKINI AZALTIYOR”

DEMİRSPOR HAFTALAR SONRA PUANLA TANIŞTI

ADANA'NIN 15 MİLLETVEKİLİ VE PARTİLERİ

SEYHAN NEHRİ-1980'Lİ YILLAR

SARIÇAM’DA 5. ÂŞIKLAR ŞÖLENİ

SEYHAN’DA MOLOZ DÖKÜMÜ MÜCADELESİ

NİHAT GEVEN UNUTULMADI

BURGU VE TEKSTÜR YARIŞMASI

YAPAY ZEKÂ HAİN BİR ARKADAŞTAN DAHA DA TEHLİKELİ OLABİLİR!

KADIN GİRİŞİMCİ AKADEMİSİ EĞİTİMLERİ ADANA’DA