Esas söyleyeceğime geçmeden önce, sözün bir anlam kazanabilmesi için, sahibinin eğitim hayatına, dünya görüşüne, felsefi boyutuna kısaca bir bakalım.
Cemil Sena Ongun, eğitimci ve yazar. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümlerini bitirdi.
1917’de, ilk görev yeri olan Niğde Öğretmen Okuluna psikoloji ve pedagoji öğretmeni olarak atandı. Daha sonra Anadolu ve İstanbul’un çeşitli lise ve öğretmen okullarında felsefe, sosyoloji, pedagoji öğretmenliği yaptı.
İstanbul Üniversitesi Okul ve Eğitim Müzesi Müdür yardımcısı, Millî Eğitim Bakanlığı Hars Dairesi Mümeyyizliği ve Ankara Müzesi memurluğu görevlerinde bulundu. Ankara Kız Öğretmen Okulunda pedagoji ve psikoloji okuttu. Bir süre Hakimiyet-i Milliye (1920-1923) gazetesinde çalıştı.
Yardımcı ders kitapları yanında deneme, araştırma, monografi(olay ve olguları olduğu gibi tanımlama çalışmaları)türlerinde eserleri ile çevirileri vardır. Ayrıca çok sayıda şiir de yazmıştır.
Eserleri incelendiğinde, eğitim yanında felsefi yönünün de ağır bastığı görülür. Hiçbir yazısı bir kere okunarak geçilecek türde değildir. Üzerinde uzun uzun düşünüp spekülasyon yapmak gerekir.
Aklımdan çıkmayan sözlerinden biri de şu:
“BAZI İNSANLARIN KAFASI İÇİ BOŞ, AĞZI KAPALI ŞİŞEYE BENZER. NE İÇİNDEN BİR ŞEY ALABİLİR, NE DE İÇİNE BİR ŞEY KOYABİLİRSİNİZ.”
Gereksiz tartışmalardan hep kaçmışımdır. Çünkü hiç bir tartışmanın sonunda, bir uzlaşmaya vararak, “Ben yanılmışım. Galiba sen haklısın. Bunu bir kere daha düşüneceğim,” diyerek masadan kalkıldığını görmedim. Herkes masadan ilk oturduğu fikirle kalkar, üstelik her iki taraf da birbirini fena halde hırpalamış, anlaşmazlıklar daha da keskinleşmiştir.
Bir tartışmada anlaşabilmek için iki tarafın da aynı dili konuşması, kelimelere aynı anlamları yüklemesi gerekir. Siz suyu sorduğunuzda, o size sürahiyi anlatıyorsa anlaşmanız mümkün değildir.
Ben yazdıklarımda ve söylediklerimde kendi fikrimi ifade etmeye çalışıyorum. Amacım kimseye ders vermek, ya da kimseyi ikna etmek değildir. Ben fikrimi söylerim, o konuda başka düşüncesi olan varsa o da kendi fikrini söyler, birbirimizden alacağımız bir bilgi varsa, sohbetimizden zenginleşerek ayrılırız. Tıpkı, Çinlilerin, “Eğer senin bir yumurtan, arkadaşınında bir yumurtası varsa, yumurtalarınızı değiştirdiğinizde ikinizin de yine birer yumurtası olur. Eğer senin bir bilgin, arkadaşının da bir bilgisi varsa, bilgilerinizi değiştirdiğinizde, ikinizin de ikişer bilgisi olur,” dediği gibi.
Bu saatten sonra kalıplanmış, tek boyutlu kişilerle, adımın İfral olup olmadığını tartışarak vakit kaybetmek zorunda değilim.
Bu vesileyle hiç olmazsa Cemil Sena’yı anmış oldum. Işıklar içinde uyuyun, Üstat.
BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ?