Paris başkentimiz, hepimizin annesi. Fransız Parlamentosu, bizim parlamentomuz, Vincent Auriol, bizim Başkanımız, Fransız bayrağı bizim bayrağımızdı. Cezayir? O zamanlar öyle bir yer yoktu. Her alanda Fransız kimliğiyle var olduk.
Dün bu sözlerin sahibinin, Cezayir milli kahramanı Cemile Buhayrad, olduğunu söylemiştim. Cemile küçük yaşlardan itibaren çevresinde olan bitenlerin, Fransızların asimilasyon politikasının, Cezayir’in dilinin ve kültürünün yok edilmeye çalışıldığının farkında olan bir. çocuktu. Cezayir’deki Fransız okullarında, “Annemiz Fransa” marşı okunurken, o “Annemiz Cezayir” diye bağırıyordu. Bu tavrı ona ağır bedeller ödetti, o da seve seve ödedi.
Yedi erkek kardeşi olan Cemile ailenin tek kızıydı. Çocukluğunu Cezayirli olmaktan ziyade Fransız olduğuna inanarak geçirdi. Okula gidecek kadar şanslıydı ama ana diliyle okuma yazmayı hiç öğrenemedi. O dönemde Cezayir’deki okulların eğitim dili Fransızcaydı. Okullarda öğretilen yabancı diller Almanca, İtalyanca ve son sırada Arapça idi Annesi akıllı bir kadındı, ona Cezayirli olduğunu unutmamasını söylüyordu.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın başlamasıyla kardeşinin Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne katılması, Cemile’nin de cepheye katılmasını sağladı. Fransızların Ulusal Kurtuluş Cephesi militanlarına dönük zalimce uygulamaları genç direnişçilerin eylemlerinin şiddetini gittikçe artırmalarına neden oldu. Fransızlarla savaşırken ağır yaralanarak sakat kalan direnişçilerden birinin giyotinle idam edilmesi zalimce uygulamaların örneklerinden sadece biriydi. Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin bu uygulamaya cevabı; giyotinle idam edilen her bir mensubuna karşılık ayrım gözetmeksizin 100 Fransızın öldürüleceğini duyurmak oldu.
Cemile, gözü kara kadın militanların ekibe katılmasını sağlıyordu. 1957 yılında bir arkadaşıyla bir Fransız kafilesini bombaladı. 11 Fransızı öldürdü.
Aynı yıl, bir gösteriden önce tutuklandı ve gösteriyle ilgili bilgi vermesi için işkence gördü ama ağzından tek kelime alamadılar. İnatla “Cezayir bizim annemiz,” demeyi sürdürdü.
İşkenceler 17 gün sürdü. Bağımsızlık için hayatlarını hiçe sayan diğer kadınların varlığı ona güç veriyordu.
Arkadaşları Cemile’yi kaçırmak için bir plan hazırladı ama Cemile, “Kendi özgürlüğüm için herhangi bir dava arkadaşımın hayatını riske atamam,” diyerek kaçmayı reddetti.
Bir Fransız avukat milliyetçilerin mücadelelerine ilgi duymuştu. Cemile’nin davasını üstlendi ama mahkeme kararını çoktan vermişti: Giyotinle idam. Ancak, bu karar Fransızların bile tepkisini çekti ve Fransa geri adım atarak cezayı uygulamadı. Ama tahliyesi için 1962 yılına kadar beklemek zorunda kaldı.
Cemile hala Fransa’nın hedefiydi. Çeşitli suikast teşebbüsü atlattı. Bu arada Cezayir’in bağımsızlığı ilan edildi. Fransız avukatın Cemile’ye hayranlığı aşka dönüştü, Müslüman oldu ve evlendiler.
7 yıl süren evlilikleri sonunda iki çocukları oldu. Çok şeyi başaran çift mutluluğu başaramadı, boşandılar.
Cemile politikadan çekildi. Kendini çocuklarını büyütmeye ve sosyal sorumluluk projelerine adadı. Cezayir Kadınlar Birliği başkanlığına seçildi ve ülkesine hizmete devam etti.
CEZYİRLİLER CEMİLEYİ UNUTMUYOR.