Biz ne diyoruz? Devlet malı deniz, yemeyen domuz! Bizde devletten beklenti o kadar yüksektir ki, devletli yanını kaşısa yoksul para verecek sanıyor. Devlete hıyanet etmeyi sanat hâline getirenlere göre; devletin bitmez tükenmez malı vardır. Yolunu bulup ondan aşırmayan budaladır.
Başka ne diyoruz? Devletli ile deli bildiğini işler. Yüksek rütbeliler, deliler, kimseyi dinlemez, akıllarına geleni yaparlar. Siyasetten beslenenler, iktidar ve yerel yönetimlerde iktidar erkini elinde tutanlar ve yandaşları kişisel çıkarlarını gözetir.
O koltuklara seçilebilmek için çuvalla para harcarlar. Düğün ve sünnet törenlerinde asgari çeyrek altın takarlar. Partilerinin genel merkezlerinde karar ve yetki sahibi insanlarla karmaşık, çapraz ilişkiler geliştirirler. Müteahhitler, vb. çıkar çevrelerine borçlanırlar.
Sonuç olarak; yüksek kâr beklentisiyle çok yüklü bir yatırım yaparlar. Beş yıl boyunca harcanan paralar nemasıyla birlikte yerine konulmalı, gelecek seçimlerin masrafları bir yere ayrılmalıdır. Kendi servetiyle yapıyormuş gibi toplumun parasıyla sürekli “ben yaptım” masalını anlatırlar.
Devlet; belli bir ülke üzerinde yerleşmiş, zorlayıcı bir yaptırım gücüne ve yetkisine sahip bir iktidarca yönetilen bir insan topluluğunun oluşturduğu siyasal kuruluştur.
Siyasal iktidar; ülkede yaşayan insanlar arasındaki ilişkileri düzenleme gücü ya da yetkisidir.
Sorun; devletin kurumlarını yöneten bireylerin (bürokratlar, yöneticiler, siyasetçiler, onu kontrol eden liderler vb. siyasi ve iktisadi seçkinler) toplum sözleşmesiyle kendilerine verilmiş olan güç ve yetkiyi kötü niyetle, çıkarları doğrultusunda kullanmalarıdır.
Devleti hiçte öyle abartmaya, göklere çıkarmaya gerek yok. Devlet; toplumun güvenliğini, esenliğini sağlayacak, sağlığını koruyacak, bireylerin tek başına altından kalkamayacağı hizmetleri (savunma, eğitim, sağlık, adalet, vb.) topluma eşit bir şekilde dağıtıp emanete sahip çıkacaktır.
Ancak, devlet, zamanla daha güçlü olmak gibi doğal bir eğilime sahip olduğundan devletle yaşamak güçtür. Bu nedenle örgütler ve toplum, devleti sıkı denetim altında tutabilmelidir.
Peki bu nasıl olacak? Devleti zaptı rapt altına almak, emanete sahip çıkmasını sağlamak için prangalamak, bunun içinde kuvvetler (yasama, yürütme, yargı) ayrılığını sağlamak gerekiyor. Türk tipi başkanlık sistemi mi dediniz? Onu da artık siz değerlendiriverin gari.
Ben ve benim gibilere “sadece eleştirme, gel siyasete gir, sen düzelt” diyorlar. 12 yaşında başladı siyasal yaşamım. Ve halâda gücümün, bilgimin yettiği oranda devam ediyorum. Ülke ve toplum yaşamında gördüğüm eksiklikleri, yanlışları, kendimi bildim bileli dile getiriyorum.
Ancak partilerde siyaset yapmayı hiç mi hiç düşünmedim. Bir nebze olsun içimden geçmedi, azıcık ta olsa heveslenmedim. Neden? Çünkü partilerde çarkların nasıl döndüğünü izliyordum. Öyle bir sistem işliyor ki, ben ve benim gibileri dışlayıp atıyor bir kenara, yaşam hakkı tanımıyor.
Ben, birey olmalı, dolayısıyla özgür olmalı, beynimde oluşan düşünceleri dilimin kalıplarına aktarırken bağımsız olmalıydım. Bir yanlışım, bir kusurum olduğunda başkalarından önce, verdiği kararın kesin, tartışılmaz olduğu en yüce mahkemeye, kendi vicdanıma hesap vermeyi seçtim.
Mesleki ve kişisel tatmine ulaşmış biri olarak diyorum ki: Çok ta iyi etmişim. Ne mutlu bana!
02 Temmuz 2025.
Mahmut TEBERİK
m.teberik@gmail.com