Hasan Elal, dostum, arkadaşım. Ayrı şehirlerde yaşadığımız için pek görüşemiyoruz ama gerektikçe birbirimize sesimizi duyuruyoruz. Yazılarımı her gün takip ediyor ve ilgi alanlarımı bildiği için, merak edeceğimi düşündüğü şeyleri bana yazıyla iletiyor. Bu sefer bir şarkı hikayesi göndermiş. Şarkıyı çok iyi biliyorum ama hikayesini bilmiyordum. Bir yerel gazeteden almış. Yazarı yazıya kendi anılarını da eklemiş. Aradım, bazı bilgileri çıkarıp, birkaç ekleme yapıp yapamayacağımı sordum ve izin aldım. Buyurun hep beraber okuyalım.
Gavsi Baykara, neyzen, güfteci ve besteci. Altmışa civarında bestesi var. Eyüp Musiki Derneği'nin kurucusu, aynı zamanda İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyetinde kudümzen olarak çalıştı.
Yenikapı Mevlevihanesi’nin son şeyhi Abdülbaki Dede’nin oğlu. Yedi yaşına gelinceye kadar annesiyle sadece Arapça konuşmuş. Okula başladıktan sonra babasına Arapça veya Türkçe sorduğu sorulara yalnızca Farsça karşılıklar almış. Yaşı biraz daha ilerleyince bir papaz ona Yunanca, Hahambaşılıktan bir yetkili de İbranice öğretmiş. Galatasaray Sultanisi’nde Fransızca öğrenmiş. Yani bu kadar dili rahatça konuşabiliyormuş.
1925’te Tekkeler kapatılınca, derbeder bir hayat yaşamaya başlamış. Son yıllarını felçli olarak Darülacezede geçirmiş, 1967’de de vefat etmiş.
Şarkının hikayesine gelince…
Gavsi Bey, bir pazar günü konser çalışması için evden çıkmış, tramvaya binmiş. Saraçhane’de inmek üzereyken bir kadın, onu dirseğiyle iterek kapıya yönelmiş.
Kadının bu davranışı, nahif bir insan olan Gavsi Bey’i oldukça üzmüş. Bir hanımdan böyle bir davranış beklemiyormuş. Bir şeyler söylemek istemiş ama sonra vazgeçmiş. İçinden ise hiç farkında olmadan, “Dokunma kalbime zira çok incedir kırılır,” sözleri dökülmüş.
Gavsi Bey, o an konseri unutmuş, tramvaydan inmiş, güftenin mısralarını ve bestenin ezgilerini tamamlamak için dalgın dalgın dalgın yürümeye başlamış.
Güfte de, beste de tamamlanmak üzereyken, kendisini evinin önünde bulmuş. Kapıyı çalmış, açan eşi, “Hani sen konsere gidecektin,” diye azarlar gibi konuşmuş. Ama Gavsi Bey’in aklında bestesi varmış, onu bir an önce notaya geçirmek istiyormuş ve ,”Bana tamburumu getir,” demiş. Bunun üzerine iyice kızan eşi, “Allah belanı versin. Yine mi bir orospuya beste yaptın,” diye bağırmış.
Gavsi Bey hiçbir şeye aldırmadan şarkıyı bitirmiş ve başlamış hafiften mırıldanmaya.
“Dokunma kalbime zira çok incedir kırılır.
O tıpkı mabede benzer ki, orda hıçkırılır.
Gülersen aşkıma gönlüm harap olur yıkılır.
O tıpkı mabede benzer ki, orda hıçkırılır.”
Bu arada eşi de Gavsi Bey’in eşyalarından bir bohça yapmış ve Gavsi Bey’in eline vererek evden kovmuş. Bohçayı alan Gavsi Bey aynı mahallede bir arkadaşının kapısını çalmış ve “Hanım yine evden kovdu, Bir süre size misafir olsam,” demiş.
Makamı, Suzinak. Zeki Müren de, Yaşar Özel de çok güzel söylüyorlar. Tane tane.
MERAK EDİYORUM, GAVSİ BEY HİÇ EŞİNE BESTE YAPTI MI, ACABA?