Son zamanlarda, özellikle “iktidara” yakın televizyonların tartışma izlencelerinden uzak duruyorum! Gündemin hiçbir konusuna ilişkin “bu benim alanım olmadığı için konuşmayacağım” demedikleri gibi, işin uzmanıyla bile tartışmayı kendilerine “hak” sayıyorlar! Bir gazetecinin, bir hukukçuyla “soruşturma açılan” konuları konuşmasını/ tartışmasını düşünebiliyor musunuz? Soru sormuyor, bildiğiniz gibi, kırk yıldır ceza yasalarının arasında pişmiş gibi tartışabiliyor! Aynısını ekonomi konusunda da yapıyor “aynı isimli/ her şeyi bilen” gazeteciler! Bölge uzmanlarıyla Ortadoğu’yu da, Güney Amerika’yı da, doğal yıkımları da, eğitimi de… Aklınıza gelebilecek her şeyi konuşmuyor, tartışıyorlar! İzlence sonunda, elinizde kocaman bir “hiç” kalıyor!
***
“İktidar”, çalışanla emeklinin aldığı aylığı anlatırken “enflasyona kimseyi ezdirmedik” sözünü her fırsatta yineliyor, izlencelerin bilinen/ her şeyi bilen isimleri Avrupa ülkeleriyle bile karşılaştırma pişkinliğine giriyorlar! Birkaç gün önceydi, ben duymadım ancak sosyal medyada birkaç bilinen isimden gördüm! Bir “her şeyi bilen” isim, “Almanya’da domates yirmi avro” demiş! Bunun üzerine Almanya’daki gurbetçilerden “koca koca adamlar televizyonlarda nasıl bu kadar rahat yalan söylüyorlar” yanıtı ile birlikte “domates 0.9 avro” paylaşımlarını gördüm! Hukuk konusunun uzmanıyla tartışmayı göze alırlar, ancak “halka yanıltıcı bilgi” vermenin suç olduğunu ya bilmezler, ya da “güçlerinin” arkasına sığınırlar!
***
“Her şeyi bilen/ güçlü olduklarını söyleyen” bilindik isimlerin ne diyecekleri konusunda meraklanmıyorum nedense; buna da bir gerekçe bulup, içine biraz da yalan karıştırıp güzellemeler yapacaklardır! Yoları anlatacaklardır, tünellerin arasına sıkıştıracaklardır, kentlerde yükselen beton yapıların albenisini sözlerine ekleyeceklerdir…
Konu şu: Avrupa İstatistik Ofisi, 2024 yılı için Avrupa Birliği’nin gelirle yaşam koşullarını araştırmış! Verilere göre, AB genelinde yoksulluk riski altında bulunan nüfusun yüzde onaltının biraz üzerinde olduğunu belirlemiş! Ofisin ulaştığı verilere göre, Türkiye yüzde 22,6 oranıyla Avrupa’da yoksulluk riskinin en yüksek olduğu ülke! Verilere göre 21,7 ile Bulgaristan, 21,6 ile Letonya izliyor! Ayrıca, Türkiye’de ondokuz milyona yakın yurttaşın yoksullukla karşı karşıya olduğu belirtiliyor!
***
Bir avro bile olmayan domates için “Almanya’da yirmi avro” yalanını söyleyenler, eğer zaman ayırıp konuşabilirlerse mutlaka buna da bir kılıf giydireceklerdir! Belki yalanlayacaklardır, belki de Türkiye’de bu denli yoksulluğun olmadığını, belki de Avrupa’nın o denli rahat ülkelerden olmadığını ileri süreceklerdir! Gençlerin yaşadığı işsizliği “ülkede iş çok, ama iş beğenmiyorlar” diye de atağa geçeceklerdir belki de! Alım gücü nedir, insanların doyması/ yaşaması nedir bunları söz konusu bile etmeyeceklerdir! “Güçlerini” böyle koruyacaklarının “bilgisini” edinmişler belki de; kim bilir!
***
Yoksulluğun, “açlıkla” sınanmasının, “alım gücünün” olmamasının gerekçesi olmamalı çeyrek yüzyıldır “iktidarda” bulunan bir anlayış için! Bunun “eskiyi yermesi” de olamaz artık! Düşünsenize Atatürk yaşamını yitirdiğinde onbeş yıllık bir cumhuriyet vardı; dünya Türkiye’den söz ediyordu! İkinci dünya savaşında yerle/ bir olan Almanya bugün gelişmiş ülkeler arasında yerini perçinleştirmiş! Çeyrek yüzyıl az bir zaman değil! “Eskisiyle” karşılaştırılacak, eskisiyle değerlendirilecek bir süreç değil; insanların yaşam çıtaları yükselmişse, öncesinden daha rahat gereksinmelerine ulaşabiliyorsa, gelecek kaygıları azalmışsa “başarılısınız” demektir; tersi “başarısızlığın” kanıtıdır!
***
Şunu ileri sürmek yanlış olmaz: “İktidara” yakın olan isimlerin yaptıkları açıklamaların birçoğu “yaşanan” değil, kendilerine öğretilen “yaşanan” sanılandır! Örnek olarak Tüik’in enflasyon verileriyle yurttaşın yaşadıklarını gösterebiliriz! Avrupa İstatistik Ofisi’nin verilerine göre, yoksulluk konusunda Bulgaristan ile Letonya’dan daha riskli olduğumuzu “her şeyi bilenler” nasıl değerlendirir, tartışma listesine alırlar mı, alırlarsa bu kez de “soğan, patates Almanya’da şu kadar” derler mi; derler! Çünkü “ne yapabilirsiniz ya, bir gücünüz mü var” demelerinin önünde hiçbir engel yok!
İnsanlar, eski/ yeni Türkiye ile değil, bugün yaşayamadıklarının/ doyamadıklarının özleminde; bilin!