EBUSSUD KAFASI VE ALİ ERBAŞ

Yazıya, Diyanet MEB’nı ele geçirdi diye başlayacaktım, sonra vaz geçtim. Çünkü yanlış olacaktı. Çünkü MEB zaten Diyanet’in elindeydi ve en son, MEB’nı sekreterya olarak kullanmaya başladı.

 

Yazıya, Diyanet  MEB’nı ele geçirdi diye başlayacaktım, sonra vaz geçtim. Çünkü yanlış olacaktı. Çünkü MEB zaten Diyanet’in elindeydi ve en son, MEB’nı sekreterya olarak kullanmaya başladı.

 

  • Artık okullarda,  Eskişehir, İzmir gibi illerde “Manevi Danışman” adı altında imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişiler atandı.
  • “Değerler Eğitimi” adı altında, Diyanet’in belirlediği görevliler veliler ile bir araya getirilecek. 
  • Doğaya en çok ihanet edenler, doğa katliamının en vahşice uygulandığı günümüzde ÇEDES (Çevreme duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) çocuklara okul dışındaki mekanlarda da etkinlikler ve kurslar düzenleyecekler.       
  • Merdiven altındaki Sıbyan Mektepleri artık kampuslara sığmıyor.

Uzatmayayım detaylarını zaten biliyorsunuz. Tarihten ders almayanlar, tarihi yeniden yaşamaya mecburdur. Tarihi bir kez daha hatırlayalım ve sonra sözümüzü söyleyelim.

Yıl, 1538 Osmanlı üst üste bindirdiği vergilerle Türkmenleri perişan etmiş, Türkmenler de ayaklanmıştı. Ayaklanma hemen bastırıldı tabi. Ama bu sefer de başta İstanbul olmak üzere diğer şehirler karıştı. 

Padişah bu kargaşanın sebebini araştırmak için, başta müftü Ebussuud Efendi olmak üzere bürokratlara bir rapor hazırlattı. 

Raporda müthiş bir tespit vardı: “Medreselerimizde okutulan dersler içinde müspet ilimlere ait konular var. Matematik, tıp, kimya, coğrafya gibi. Bunlar, öğrencilerin ahlakını bozuyor; imanını zayıflatıyor. O yüzden bu dersleri atıp yerine fıkıh, hadis, tefsir, kelam gibi nakilci ilimleri getirmek gerekir. Milletin ahlakı ve dolayısıyla da bozukluklar ancak daha fazla din eğitimi ile düzeltilir.”

Padişah beğendi raporu ve derhal uyguladı. Medreseden müspet ilimler atıldı ve yerine daha çok din dersi kondu. Sonra, Ebussuudterfi etti, Şeyhülislam oldu, ölünceye kadar da o makamda kaldı.

Peki, sonuç: 1450’lerde top yapan Osmanlı, 550 sene sonra başına geçirdiği fesi bile üretemez hale geldi. Fesler Avusturya’dan alındı.

Kim mi bu padişah? Cihan İmparator’u Muhteşem  Süleyman.

Başka ne mi yaptı Kanuni? Fransa Kralı Fransuva’yı esir eden İspanya Kralı Şarlken’e tehdit mektupları göndererek serbest bıraktırdı.

Peki, Fransuva ne yaptı? Hapisten çıkınca dünyanın en saygın bilim akademilerinden College de France’ı kurdu. Neler okutuluyor orada biliyor musunuz? Matematik ve Sayısal Bilimler, Fizik, Kimya, Yaşam Bilimleri, Beşeri Bilimler, Tarih ve Edebiyat, Veriler Bilimi, İstatistiki Fizik, Biyolojik Süreçler Kimyası, İklim ve Okyanus Evrimi, Bilginin Metafiziği ve Felsefesi, Çin’in Entelektüel Tarihi, Modern ve Çağdaş Fransız Edebiyatı, vs.

Bir yanda çağdaş dünya, diğer yanda Ebussuud kafalarının ülkemizi getirdiği nokta.Bu kafa bütün vahşetiyle (kelimeyi bilerek kullandım) görev başında ve görevini acımasızca icra ediyor.

GALİBA GİDECEKLERİNİ ANLADILAR,

  • AKIBETİ DENİZE DÖKÜLMEK OLAN YUNAN ASKERLERİ GİBİ ARKALARINDA KALACAK HER ŞEYİ YAKIP, YIKIYORLAR.

 


25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

13.03.2024 16:08:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI