CHP Genel Başkanı Özgür Özel, eylem alanlarında emekli aylığıyla geçinenlerin “bu iktidar” döneminde nereden/ nereye gelindiğini anlatırken tepki gösterenleri çok duydum; duymayan da olmamıştır! Tepki gösterenlerin bazılarının “altınla mı doyuyorsun, buğdayla mı” dediğini de anımsıyorum! Doğru, buğdayın ederi belki altın kadar artmamıştır ama, buğdayın da başına gelmedik kalmamıştır!
Adana’da tarlasına buğday eken hiçbir üreticinin bir yıl öncesinden “umutlu” olduğunu görmedim! Örneğin son üç yılda, buğdayın taban fiyatı ne denli arttı ya da girdilerin fiyatı nelere çıktı? Hasada zamanı üreticinin buğdayını “ucuz ederden” alabilmek için dışalım yollarının da açıldığını unutmayın! Ayrıca “buğdaya” gelen zammı düşünürken, bir de zincir marketlerde satılan “buğdaydan” yapılmış katma değerli ürünleri de düşünün! Makarnayı, ekmeği, simidi, pastayı, böreği…
***
Şunu biliyoruz; ülkemizde üretimin yolları engelli, üreticinin elleri kolları bağlı! Girdi zamlarının yanına bir de doğal yıkımlar, kuraklık eklenince üreticinin toprakla kucaklaşması zorlaşıyor! Yaşanan zorluklara karşın kimi zaman “iktidar” kanadının “söylediği” ileri sürülen sözleri duyunca şaşıranlardanım açıkçası… Örneğin, bir bakanın “enflasyonun nedeni emekliler” dediğini duyduğumda düşünmüştüm; yadsısın istemiştim, ama öyle olmadı, üstelik kamunun televizyon ekranlarında konuşuyordu, “emekliyi” açıkça enflasyonun “nedeni” gösteriyordu!
Üretim olmadan, enflasyonun kaçınılmazlığını ileri sürdüğümüz yerde, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın Amsterdam’daki panelde yaptığı açıklamalar düştü önümüze! “Demediğini açıklasın” diye bekledim! Bilindik medyada da yer alınca üzüldüm! Karahan, açıklamasında “Türkiye’deki yastık altı altınların değerini yaklaşık beşyüz milyar dolar olarak tahmin ediyoruz” diyordu! Bunun da “enflasyona karşı durmayı” engellediğini söylüyordu! Şöyle bir şey var; eğer yurttaşın elinde beşyüz milyar dolarlık altın varsa, bu “iktidara” güvensizliğin de göstergesi değil miydi? Burada “yurttaşı” suçlamak/ sorgulamak yerine “iktidarın” özeleştiri yapması daha akılcı bir yaklaşım olmaz mıydı?
***
Özel, alanlarda “çeyrek altın” vurgusu yapmakla haksız mı, ya da yurttaş “olabilecek” alım gücüyle elindekini “altına” yatırıp yastık altı yapmışsa yanlış bir yolda mı; ne yapsın başka? Bu “iktidar” döneminde emeklinin yitik altı, ücretli çalışanın beş çeyrek altını yok görünür yerde! Emekli bırakın “doymayı”, yaşamını bile sorgular durumda şimdi! Bir de yaklaşan kışı, kış masraflarını, barınmayı düşünsenize; yaşadığını düşünmesini/ sosyalleşmesini bırakın bir yana…
“Ekonomiyi uçuracağız” denildiğinden bu yana, kaç kez kanadı kırık kuşlar gibi bir başına bırakıldı yurttaş; salgın sürecinde maske verilemedi, yüzyılın yıkımında üç gün molozların altında bekletildi, “fahiş” artan kira sorununa el atılmadı, pazar/ market fiyatlarının yakıcılığı engellenmedi! “İktidar”, her zamankinden daha çok dargelirlilerin sırtındaki yükü ağırlaştırdı, “yoksulluk” değil/ “açlık sınırı” altında ezilen yurttaşın çığlığı duyulmadı!
***
Yurttaşın “doymazlığını” görmezden gelen yalnız MB Başkanı Karahan değil, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de benzeri bir sözü vardı; Enflasyondaki yükselişin gıda fiyatları, tarımsal don ile kuraklık kaynaklı olduğunu söyledi! Tüm dünyada gıda fiyatları inerken, tarımın en kolay yapıldığı ülkemizde yükselmesi neden araştırılmıyor/ çözülmüyor, ardından da olağanüstü don/ kuraklık gibi doğal yıkımlar için neden kaynak ayrılmıyor? Bunları, “enflasyondan” en çok etkilenen dargelirli/ emekli/ ücretli mi çözmesi gerekiyor, varsa “yastık altında” altını/ birikimi orta yere çıkarması mı gerekiyor?
Bunların hepsini bir yana bırakalım; ülkemizdeki enflasyonun nedeni ne küçük birikim yapanlar, ne de emekliler… Üretim kanallarınız tıkalıysa, ya da “ürettiğinizi” ileri sürdüğünüz ürünlerin hammaddesinde dışarıya bağılıysanız, ürettiğiniz ürünler için pazar bulma kaygınız varsa “rakamları” ne denli yukarı yönlü gösterseniz de “inandırıcı” olmadığınız bir gün mutlaka ortaya çıkar! Kendi değerlerinizi ortaya çıkarmak, “o” değerlere katma değerler katmaktan başka “çıkış yolu” da yoktur! Anlamıyor musunuz?