GERÇEKTEN SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ VAR MI?

İnsanlar ona inanıyordu. Cehennemde sonsuza dek yanma ihtimaline inanan insanlar için felsefi bir hata yaparak onları yanlış yönlendirmek istemiyordu. Kafa yorduğu konulardan biri de Tanrı’nın dünyada neden bu kadar çok kötülüğe izin verdiğiydi.

 

İnsanlar ona inanıyordu. Cehennemde sonsuza dek yanma ihtimaline inanan insanlar için felsefi bir hata yaparak onları yanlış yönlendirmek istemiyordu. Kafa yorduğu konulardan biri de Tanrı’nın dünyada neden bu kadar çok kötülüğe izin verdiğiydi. 

Aziz Augustin’den bahsediyorum 

Bu gibi sorularla baş edemeyen Augustin Tanrı’nın kötülüğün olmasını istediğine inanmaktan kaçınmanın yolunu, Pers kökenli bir din olan Zerdüştlük’ün bir mezhebi olan Manihaizm’e sığınmakta bulmuştu. Maniciler Tanrı’nın en büyük güç olmadığına inanırlardı. Bunun yerine eşit güce sahip iyi ve kötü arasında sonu gelmez bir savaşın olduğuna inanırlardı. 

Bu inanca göre Tanrı ile Şeytan sürekli bir güç çatışması içindeydi. Her ikisi de son derece güçlüydü ama hiç birinin gücü diğerini yenmeye yetmiyordu. Belirli zamanlarda, belirli yerlerde kötülük üstün gelirdi. Ne var ki kötülük asla uzun sürmezdi. İyilik tekrar geri döner ve zafer kazanırdı. Kötülük karanlık güçlerden, iyilik ise ışığın gücünden gelmekteydi. Tanrı da şeytan da eşit derecede güçlüydü. Eğer bu güç dengesi değişirse evrenin düzeni de bozulurdu. Öyleyse kötülüğün iyilikten başka olası bir kaynağı yoktu.

Kafasını sürekli kurcalayan sorular vardı. “Her şeye gücü yeten Tanrı nasıl olurdu da kötü olanı hoş görebilirdi. Tanrı kötülüğe engel olamıyorsa, mutlak güce de sahip olamazdı ve yapabilecekleri sınırlıydı. Öte yandan mutlak gücü olduğu halde kötülüğü önlemeye istekli olmayan bir Tanrı, nasıl mutlak iyi olabilirdi?” Bunlar hiç mantıklı gelmiyordu Augustin’e 

Augustin uzun uzun bu problemleri düşündü. Sonunda temel çözümü özgür iradenin varlığına dayandırdı: İnsanın bir sonraki adımında ne yapacağını seçme yeteneğine. Ne var ki, özgür iradeye sahip olmanın bir sonucu da kötü bir şey yapma seçeneğimizin olmasıydı. Yoldan çıkabilir, yalan söylemek, hırsızlık yapmak, insanlara zarar vermek, hatta onları öldürmek gibi kötü şeyler de yapabilirdik. Genellikle bunlar aklımız duygularımıza yenildiğinde gerçekleşiyordu. 

İyi ama Tanrı’nın akıl dağıtırken kıstasları neydi? Orada da eşitlik yoktu. Zor sorulardı bunlar ve Ortaçağdan beri hala cevabını bulamamıştı.

  • Tanrı ne seçeceğimizi önceden kararlaştırmışsa, Tanrı’nın kararına aykırı olarak herhangi bir şeyi nasıl seçebiliriz? 
  • Benim eylemimi seçerek bana günah işleten Tanrı, kendi çekmesi gereken günahı bana neden yüklüyor?

VE GERÇEKTEN SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ VAR MI?


İfral TURGUT

26.11.2024 22:05:00

YAZARLAR


KESKİN, ATDSK’DE GÜVEN TAZELEDİ

Aydın SİHAY yazdı/ ADANA'NIN ÌNCÌLERÌ

ÖZDAĞ: ECZACI İFLAS EDERSE, ÜLKE İFLAS EDER

GÜBRE’DE HOLLANDA RÜZGARI

KALAY’DAN “MABED” SERGİSİ

‘BENİ YAZDIKLARIM BÜYÜTTÜ’

ADANA MHP’DE “GELENEKSEL KURU FASULYE VE PİLAV GÜNÜ”

ÇGC ÖDÜLLERİ AÇIKLANDI

ROMANYA’DA 3 FARKLI BELEDİYEYE ELEKTRİKLİ OTOBÜS

STK’LARLA TOPLANTI YAPTI

TED’İN, 57 YILLIK GURURU ANITKABİR’DE TAÇLANDI

ADANASPOR BOLUSPOR MAÇINA HAZIR

ADANA’DA SAVCI ADAYININ İNTİHAR MEKTUBU

ADANASPOR’DAN 2 TRANSFER

ADANA’DA 100 SANAYİ PARSELİ DAHA HAYATA GEÇİRİLECEK

TUİK: İŞSİZLİK ORANI %8,6

UZAKTAN ÇALIŞMA “KALABALIK YALNIZLIK” DUYGUSUNU ARTIRDI!