FAO’ya göre gıda güvenliği; “Tüm insanların, her zaman, aktif ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olan besin ihtiyaçlarını ve gıda tercihlerini karşılayacak şekilde, fiziksel, sosyal ve ekonomik açıdan yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya erişiminin olması durumudur.” Gıda güvencesi konusu bir insan hakkı konusu olup ülkeler, vatandaşlarının beden ve ruh sağlığının korunması için beslenme, barınma ve eğitim alanında tüm kaynaklarını öncelikli olarak kullanmakla yükümlü olduğu bir durumdur. Devlet yapısı veya toplumsal sözleşmeler insanları bir arada iş ve işleyişleri koordineli olarak yürütülmesi için şekillendirildiler.
Dünya Gıda Gününün en ciddi sorunlardan biri, gıdaya erişim yetersizliğidir. Günümüzde artan iklim değişiklikleri, nüfus yoğunluğu ve göçler sonucunda metropollerin varoşlarına yığılan milyarlarca insan, başta sağlıklı su, hijyen ve gıdaya erişim konusunda ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Geçen yüzyıldan bugüne yoksulluk ve açlık sorunlarının azalmak bir yana, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde giderek büyüdüğü görülmektedir.
2025 yılı teması “Daha İyi Gıdalar ve Daha İyi Bir Gelecek İçin El Ele.” Ancak geçek ne yazık ki el ele değil ellerin birbirinden uzaklaştığı bir dengesizlik yaşanıyor. Bugün milyonlarca insan günlük yalnızca birkaç dolarla yaşam mücadelesi vermekte olduğu günümüzde derin yoksulluk olgusu, artan gıda enflasyonu ile birleştiğinde, özellikle gıdaya erişimi sağlayacak düzeyde gelire sahip olmayan kesimleri çok daha zor durumda bırakmaktadır. Mevcut durumda, dünya nüfusu 8,2 milyara ulaşmış olup bunun yaklaşık 1 milyarı açlık sınırında yaşamaktadır. Kişi başına yıllık milli gelir 2 bin dolardan 60 bin dolara kadar değiştiği dünyadaki dengesiz gelir dağılımı gıdaya erişime de yansımaktadır. Başta Afrika ve Sahra Altı Asya kıtalarında milyonlarca insan için ciddi gıda yetersizliği yaşanmaktadır.
“Türkiye ekmekle besleniyor”
Ülkemiz günlük gıdasının ve enerji gereksiniminin yaklaşık %40-50 kadarını kişilerin gelir düzeyi ve beslenme durumuna bağlı olarak buğday temelli gıdalardan sağlamaktadır. Çoğu ailede ekme ekmek yenmeden karın doymuyor.
Yiyecek Var, Ancak Erişim Adil Değil
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) istatistiklerine göre Türkiye’de insanlar yazılı veriler üzerinde iyi besleniyor görünse de, bölgesel gıda dağılımına dair veriler yetersizdir. FAO’ya göre Türkiye nüfusunun ana enerji kaynağı ekmek (%44) ve diğer tahıllardır (%58). Bu durum, toplumun hayvansal protein kaynaklarına erişimde ciddi kısıtlılık yaşadığını göstermektedir.
TÜRK-İş’in Eylül 2025 verilerine göre, Türkiye’de açlık sınırı 27.970 TL, yoksulluk sınırı ise 91.109 TL’dir. Bu değerlerin altında gelire sahip olan büyük çoğunluk, yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. TÜİK verilerine göre de her dört aileden biri, çocuklarının günde en az bir kez et, tavuk veya balık tüketmesini sağlayacak maddi imkâna sahip değildir.
Çocukların beden ve zihin gelişimi; hafıza, algılama ve bilişsel yetenekleri doğrudan dengeli beslenme ile ilişkilidir. Bu bağlamda yalnızca ekmekle beslenen çocukların ülkenin sağlıklı geleceğine katkı sağlaması son derece güç görünmektedir.
Sonuç olarak; Dünya Gıda Gününde insanlığın gıda güvenliği ve güvencesi sorunu çözülmüş değil. İnsanın tarım devrimi ile başladığı ve o zamana herkesin doğada yeteneğine göre avlayıp toplayabildiği kadarı ile beslendiği durumdan bugün istese de avlayamayacağı ve toplayamayacağı özelleşmiş yer yüzeyi durumuna geldi. Gıdaya üretimi teknolojik gelişme ile artı ancak dağılımı ve erişimi sorunu dengesiz ve adaletsiz bir konumdadır. Güç ve baskılar ile yer yüzeyinin parsellenmiş haliyle dünyada artan gelir dağılımı bozulmuş, açlıktan insanların öldüğü güvensiz güvencesiz bir duruma gelmiş görülüyor. Milyarların yetersiz beslenmesi ve gıdaya erişim sorununun beraberinde getirdiği, iç ve dış göçler, sosyal sorunlar dünyanın istikrarı içinde ciddi bir tehdit oluşturmaya başlamıştır.
Gıda güvencesi, yalnızca açlıkla mücadele değil; aynı zamanda eşitsizliklerin azaltılması, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın teminatı olarak ele alınmalı ve üst düzeyde önemler alınmalıdır. Kullanılan teknolojiye bağlı olarak gıda üretim, tüketimi ve dağıtımı dengesizliği kadar çok ciddi miktarda gıdanın çöplere gitmesi de azaltılması gereken bir önlemdir. Gıda güvencesi kadar gıda egemenliği de önemli bir konu olarak dünya çapında egemenlere bırakılmadan yerelden evrensele ele alınması gerekmektedir. Konu çok yönlü siyasi, eko-politik, teknik ve uluslar arsı boyutu olan bir konu. Önce insan sağlığı ve gıdaya temiz suya ve barınmaya erişim sağlanmalıdır.