“Doğup büyüme, gelişim ve ölüm” denilen
Yaşam döngüsü sona erdiğinde,
Tükendiğinde iki nefes arası zaman,
Gidenler yürür o kaçınılmaz sonun başlangıcına.
Biter, yaşam boyu süren o umutlar,
Hevesler, hayaller, istekler ve beklentiler.
Ölüm diyorlar, herkesi eşitleyen bu son noktaya.
Gidenler, gider gitmesine ama,
Ya geride anadan uryan kalanlar?
Atın ölümüne it gözyaşı dökmezmiş.
Peki ya geride kalan atlar?
Bazıları kavrulur, yanıp tutuşarak,
Sam yelleri yakıp yandırır ciğerlerini.
Bazıları ise, ocak içte, tütmez dumanları,
Gözlerinden dökülen inciler ele verir onları.
Neylersin, doğanın kanunu.
Dünya var olduğundan buyana,
Böyle tasarlanıp konulmuş kurallar,
Böyle kurulmuş ve oturmuş düzen.
Değiştirmek mi, kimin haddine?
Açmamak olmaz, ölüm kapıyı çalınca,
Kaçınılmaz, yaşanacak bu acılar.
İşte, o geride kalanlardan bir fâninin;
İzlerken omuzlarda taşınan bir salı,
Gördüğünde musalla taşında yatan birini,
Duyduğunda cenaze aracının acı sirenini,
Yeniden alev alır yüreğindeki korlar,
Har olur, bir kez daha yakar bedenini.
Neylesin, umarsız, bastırır taşan duygularını.
Çünkü bilir ki;
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında,
Zengin, fakir, hiç mi hiç farketmez,
Herkesin başındadır, ayrım gözetmez ölüm.
10 Mayıs 2025.
Mahmut TEBERİK
m.teberik@gmail.com