İfral TURGUT

Tarih: 07.10.2021 20:14

GUSTAVE MAHLER

Facebook Twitter Linked-in

1860 yılında, Bohemya’da doğdu Babası başarılı bir girişimci, anne Marie ise 14 çocuk doğuracak, çilekeş bir kadındı. Baba, eşine karşı son derece kaba ve otoriterdi. Bu, Mahler üzerinde olumsuz ve kalıcı etkiler bıraktı.

Çocukluğunda çok sık dinlediği askeri bando ve marşlar ona yeni bir ufuk açtı. Senfonik eserlerde bu etki çok net yansıtır.

Yeteneği gören babası onu Viyana Konservatuvarı’na gönderdi. Burada piyano ve şeflik eğitimi aldı, sonra, küçük opera orkestralarını yönetti. 1885-97 yılları arasında Prag, Leipzig, Budapeşte ve Hamburg gibi daha önemli opera kurumlarını yönettikten sonra, 37 yaşında, Brahms’ın desteğiyle Viyana Saray Operası’nın başına geçti.

Artık bir numaraydı. Repertuvarı ve şancıları kendisi seçiyor, orkestrayı yönetiyor, rejisörlük yapıyordu. Bunca başarıya rağmen halka kendini kabul ettiremedi. Çünkü Yahudiydi.

İnatçıydı. Çareyi kağıt üzerinde de olsa din değiştirmekte buldu. Katoliklik mezhebini seçti Ancak, kendisine duyulan tepkiyi önleyemedi. Ama dâhi bir müzisyen olduğunu ve Viyana Operası’nı rakipsiz konuma taşıdığını yıllar sonra da olsa herkes kabul etti.

1907 yılı, olaylarla doluydu. O yıl Viyana Saray Operası’ndan ayrıldı Beş yaşındaki kızı difteriye kurban gitti, kendisinde de ciddi bir kalp rahatsızlığı ortaya çıktı.

Huzuru yeni dünyada bulma ümidiyle New York’a taşındı. Burada önce Metropolitan Operası, ardından New York Filarmoni Orkestrası’nı yönetti. Ne var ki dört yıllık New York macerası, hastalığının ilerlemesiyle yarım kaldı. Viyana’ya döndü

Hayatının son 10 yılında Alma Schindler’le tanıştı, bir yıl sonra da evlendiler. Karısına “evinin kadını” olmasını şart koştu. Alma müzik eğitimi aldığı, çok yetenekli bir şarkı bestecisi olduğu halde, eşine boyun eğdi ve sanatı bıraktı.

Ne var ki Alma,1910 yılında genç mimara aşık olunca Mahler bunalıma gidi ve Freud’dan ‘ terapi’ aldı. Freud, Mahler’in çocukluğuna inince, “Odipus Kompleksi” teşhisini koydu. Mahler ise küçüklüğünde babasının kötü davrandığı annesine düşkün olduğunu söyleyip Freud’u haklı çıkardı.

Freud’a çocukluğunda, evdeki kavgalardan kurtulmak için kendini attığı sokakta rastladığı çalgıcının söylediği halk şarkılarının üzerinde derin izler bıraktığını söyledi. Müzikbilimciler, Mahler’in müziğinin her anına sinmiş ‘trajediyle uçarılığın bir arada oluşunu bu yaşadıklarına bağladılar.

1910 sonlarında sağlığı iyice bozuldu. Son konserini yönettikten sonra fenalaştı. Enfeksiyon kapmıştı. Tedavi için Paris’e gitti; Viyana’da bir sanatoryuma geçti. Kısa süre sonra, 50 yaşında hayatını kaybetti. Son sözleri, “Mozart, Mozart” oldu.

Dedim ya Yahudi idi. 1920'li yıllarda Avrupa’da daha çok kabul görmeye başlamıştı ama en tanınmış olduğu ülkelerde bile Naziler tarafından yasaklanmıştı.
Aradan yıllar, yıllar geçti ve Mahler’in müziği ancak 1960’ların sonuna doğru yeniden keşfedildi.

BAŞARI, HUZUR, MUTLULUK, MUTSUZLUK, KISKANÇLIK, IRKÇILIK, ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE YAŞANAN BİR OLAYIN BİR ÖMRÜ ETKİLEMESİ VE HER ŞEY.

NE OLUR İNSANI İNSAN OLARAK KABULLENMEYİ ÖĞRENSEK.

GELENEKLERİNE DÜŞKÜNDÜ AMA DAHA ÖNEMLİ BİR ŞEY VARDI. DİYORDU Kİ,

“GELENEK KÜLLERE TAPMAK DEĞİL, ATEŞİ KORUMAKTIR.”

HEP ATEŞİ KORUMAK DİLEĞİ İLE.





Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —