Belediye otobüsünde oturduğum iki kişilik koltuğun boş olan kısmına yerleşen benim yaşlarımdaki adam az sonra, “bu bir-üç’mü?” diye sordu.
“Evet” diye cevap verdim.
İkinci kez “evet” dedim.
“Kusura bakmayın, aceleyle bindim, numarayı tam olarak göremedim. Bazen bir-üç yerine on üç numaraya biniyorum da…”
“Doğru binmişsiniz. Bu Altınova otobüsü…”
“Teşekkür ederim. Hava sıcak. Bir de aceleyle binince… İş, güç de var, hep yorgunluk…”
“Doğrudur. Kafa dalgınlığı olabiliyor. Bazen ben de yaşıyorum aynı şeyi…”
“Bir de akşama kadar al ver, al ver, kafa beyin kalmıyor insanda. Bizim iş çok zor…”
“Ne iş yapıyorsunuz?”
“Semt pazarında satıcıyım. Tablam var. Ne olursa satıyoruz. Bu gün de tablayı arkadaşa bıraktım. Hastanede biraz işim vardı. Onu hallettim. Dönüyordum.”
“Semt pazarlarına da uğrayamaz olduk. Her şey ateş pahası…”
“Haklısınız. Ne diyeyim ki… Mazot her gün pahalanıyor. Nakliyeciler mal sevkiyatı yapamıyor. Döviz durmak bilmiyor… Biz ne yapalım? Vatandaş ne yapsın? Pazara gelenler her gün daha fazla eksiliyor. Eskiden kilo kilo alınan sebze, meyve artık taneyle alınıyor…”
“Aynen öyle. Zaten sebzenin, meyvenin iyisi dışarıya gidiyor, bozuğunu, çürüğünü biz yiyoruz. Hem de dünyanın parasına! Üstüne üstlük her geçen gün daha da pahalanıyor. Bizim maaşlar ise hep aynı…”
“Sorması ayıp olmasın, siz ne iş yapıyorsunuz?”
“Gazeteciyim…”
“İyi… Güzel… Benim oğlan da gidiyor. Ama onunkisi taekwondo...”
Adam beni karateci sandı, iyi mi…! Bozuntuya vermedim. Bu ilk değil zaten. İnsanlar “gasteci” demeye alıştığından “gazeteci” kelimesini” “karateci” diye anlıyor.
“Hangi kuşaktansınız peki?” diye sorunca birden muzipliğim tuttu ve “68”deyiverdim.
“Ooooo! Sizinki bayağı yüksekmiş. Bizim oğlan daha üçüncü “dan”da. Ama iyi gidiyor. Spor yapmak iyidir. Ben de gençliğimde boksa gitmiştim ama antrenör suratıma yumruğu çakınca vazgeçtim. Beyin sarsıntısı geçirmişim. Bir saatte kendime gelemedim.”
“Sanırım etkisi hala sürüyor. Algı olayında bir sorun var mı?”
“Nasıl yani?
“Duyma, görme, anlamada bir sıkıntı yok inşallah…”
“Yok, yok… İyiyim çok şükür. Bu gün gittiğim doktor biraz spor yapmamı söyledi sadece. Biraz kilo var o kadar…”
“Tabii.. Spor iyidir. Ben de gençliğimden beri hep yaparım. Bir ara taekwondoya gittim. Ardından boks yaptım. Basket, voleybol falan da oynadım…”
“Belli oluyor zaten, görünüşünüzden…
“Sağ olun…”
“Karateyi de bırakmayın… Lazım olur. Malum ortalık iyi değil. Durduk yere adam dövüp, adam vuruyorlar.”
“Haklısınız, dikkat etmek gerekir…”
Pazar esnafıyla muhabbetimiz onun ineceği durağa gelince son buldu. Mesleğimin gazeteci olduğunu söylemekten de vazgeçtim. Yanlış anlar diye…”
“Beklerim karateci abi” dedi, otobüsten indi.
Aslında yalan söylemiş de sayılmam. Bir zamanlar karateyle de ilgilenmiştim…
Ha gazeteci ha karateci ne fark eder, maksat muhabbet olsun. Bana da yazı konusu çıktı böylece…