HAKSIZLIK YAPAN DEĞİL, HAKSIZLIĞA UĞRAYAN UNUTULMAZ…

Unutmamak, yeniden anımsamak acı verse de yaşamın içinden doğan bir olgudur. Unutmamakla yaşam biçimlenir, anlam kazanır; başka bir yolu da yoktur ki! Her şey olduğu yerde kalsa, acılar bir başka yere taşınmasa, yeni yerler hep bir “yeni başlangıç” olsa, yaşamın “ne” anlamı kalırdı? Tanıdığımız yüzler de olmazdı, “sevmeler / aşk / tutku / duygu” hiç doğmazdı. Her “yeni” yer, yeni yüzler, yeni bakışlar, yeni gereksinimler, yeni açlıklar, yeni hırslar demek olurdu.

Unutmamak, yeniden anımsamak acı verse de yaşamın içinden doğan bir olgudur. Unutmamakla yaşam biçimlenir, anlam kazanır; başka bir yolu da yoktur ki! Her şey olduğu yerde kalsa, acılar bir başka yere taşınmasa, yeni yerler hep bir “yeni başlangıç” olsa, yaşamın “ne” anlamı kalırdı? Tanıdığımız yüzler de olmazdı, “sevmeler / aşk / tutku / duygu” hiç doğmazdı. Her “yeni” yer, yeni yüzler, yeni bakışlar, yeni gereksinimler, yeni açlıklar, yeni hırslar demek olurdu. 

“Unutmak” salık verilmiş/ “yazgıcılıkla” beslenmiş/ gündem değiştikçe “acının” eskiyeceği baskısı kurulmuş olsa bile yaşananlar bilinçaltında dellenir günü geldiğinde; inanın! Çocukça bir “duygu” demeyin; her yaşta çocuklaşabilir insan, topaç çevirmek isteyebilir, uçurtmanın ipine sıkıca tutunmak/ dizili bilyelerden birini vurmak/ horoz şekeri yemek/ karşı dağların doruklarına bağırmak/ göbek derinliğindeki çayda çimmek isteyebilir; abartılacak şeyler değil bunlar… Unutulmaz/ unutulmamalı yaşananlar…

***

Nasıl “unutulmalı” yaşananlar? Ne olduğunu anlamadığınız bir olay nedeniyle kapınız çalınmış, bir “ihbarcının” suçlamasıyla evinizin altı/ üstünegetirilmiş, çocuklarınızın yanında alınıp götürülmüşsünüz… “Unutulur” mu bu? Tamam, alınıp götürüldünüz; soruları dinlersiniz, kanıtların önünüze getirilmesini istersiniz, yaptığınız bir şeyler varsa suçlamayı doğrularsınız, yoksa da yadsırsınız! Ama bu öyle haftalar, aylar “tutuklu” olarak sürmez; tanıdıklarınızın, bildiklerinizin, yakınlarınızın bunu en yakın zamanda/ tüm çıplaklığıyla bilme hakları vardır! 

Yakınlarınızın, tanıdıklarınızın bildiği “siz” kimsiniz? Haksız kazançla var olan biri misiniz, orantısız güç kullanarak varsıllaşan biri misiniz, yatlar/ katlar/ şatafat hakkınız olmadan edindikleriniz midir bilmek zorunda! Bu işkenceyi, bu ağır havayı kimse yaşamak/ solumak istemez! Varsa kirli işler, varsa savunmasız/ güçsüz olanın sırtına basarak kazanılanlar/ varsa varsıllığınızdan canı yananlar, varsa soygunculuğunuz cezasını çekmelisiniz; yalvartılarınıza, dizinizin ağrısına bakılmamalı elbette! 

***

Yabancı sözcük kullanmayı alışkanlık yapmışlar “empati”, ben “duygudaşlık” kurmaya çalışayım… Koyun onların yerine kendinizi… Gece mi, sabah mı bilmiyorsunuz; kapınız çalıyor! Oysa çağrılsanız koşarak gideceksiniz, daha önceden de gitmişseniz/ öyle… Hep uyku anları kovalanıyor nedense! Ev içinde bulunanalar “ne olduğunu” soruyor birbirine; ah bir bilseler! Kapı habire çalınıyor, derken bir ses geliyor; önce çocuklarınızın, eşinizin gözleri irileşiyor, siz yatıştırmaya çalışırken kapıyı açıyorsunuz! Bir şeyler söylüyorlar, “uykuyu alamama” yorgunluğuyla anlamıyorsunuz, içeri giriyorlar, bir şeyler arıyorlar, sizinle evden çıkıyorlar…

İşin düşündürücü yanı; son zamanlarda bu yöntemle alınanların, aylarca “suç dosyaları” açıklanmadan içeride tutulanların, günlük belli kişilerle görüşmelerine izin verilen bilindik/ tanınan isimler! Şu ana dek içeri alınanların/ hiçbirinin, “çağrılması” durumunda “gitmeyeni” olmayacaktı! “Çağrıya” uyacaklardı, neden “çağrıldıklarını” soracaklardı, “ihbarcı” suçlamalarını dinleyeceklerdi… Ama öyle yapılmadı, “çağrılmadı”, kapıları çalında sabahın şafağında…

***

Hep yazıyorum, yine yazacağım; Zeydan Karalar’ın suçu nedir, suçu nerede işlediği ileri sürülüyor, neden Adana’dan binikiyüz kilometre uzakta tutuluyor, CMK’nın “davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir” maddesi neden işlemiyor, neden suçlama dosyası ortaya konmuyor da yakınlarına/ tanıdıklarına/ “acılar” yaşatılıyor? Bu “unutulur” mu?

Yalnız yakınları/ bildikleri değil, tanıyan/ bilen Adanalılara da aynı “gereksiz acılar” yaşatılıyor! Zeydan Karalar neyle suçlanıyorsa, nerede haksızlıklar yaptıysa, kimden hak edilmeyeni alındıysa Adana mahkemeleri bunu “en ivedi” biçimde ortaya koyacak yerdir, yasa da bunu söylüyor! Olayın yaşandığı ileri sürülen yer Adana, olayın suçlananı Adana’da Anakent Belediye Başkanı, varsa tanıklar da Adana’da olmalı; öyleyse İstanbul’da ne işi var ki Zeydan Karalar’ın?

***

Gelecek, “haksız” olanların adını hiç anmıyor; unutmak bir yana, kim olduklarını bilmek bile istemiyor! Sokrates’i anımsayın; baldıran zehri içirerek ölmesini isteyen kralın kim olduğunu araştırmadan söyleyecek biri var mı? Yüz kişi arasında iki kişi çıkmaz… Bugün “haksızlığa” uğrayan kim varsa/ hepsi gelecekte anımsanacak/ unutulmayacaktır; “haksız” olan neyse/ öyle anılacak, o kadar! 

 


Oktay EROL

2.10.2025 11:03:00

YAZARLAR


YARI ZAMANLI ÇALIŞTIRILACAK 30 KADIN TEMİZLİK PERSONELİ ALINACAK

ALTINDA 3 YILA YÜZDE 140’LIK ARTIŞ

ŞİMŞEK’TEN BAHÇELİ’YE ZİYARET

“GAZETECİLERİN SORU SORMA GÖREVİ KISITLANAMAZ”

KIVANÇ: KOBİ’LERİMİZ İÇİN NEFES OLACAK

ADANA BİK BÖLGE MÜDÜRÜ PARLAK’A ZİYARET

Hüseyin SUNGUR Yazdı / DEMİRÇALI, KİMİN PARASINI KİME VERİYORSUN?

ADANA’DA LEZZET FESTİVALİ' HAZIRLIĞI

SEYHAN BELEDİYESİ'NDEN ÜCRETSİZ EKPSS KURSU DESTEĞİ

BAHİS OPERASYONU YAPILAN 6 İL ARASINDA ADANA’DA VAR

CHP ADANA’DA 15 İLÇE BAŞKANINI SEÇTİ

ÇUKUROVALI KADINLAR GÜNE SPORLA BAŞLIYOR

ŞAHİN BİLGİÇ: TARIMDA MAKİNALAŞMAYI ARTTIRMALIYIZ

ŞEVKİN BUDAPEŞTE’DE

TZOB: ÜRETİCİDE 4 LİRA 38 KURUŞ OLAN PATATES MARKETTE 19 LİRA 8 KURUŞA SATILDI

ADANA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİNDE ÜRETİLDİ

NECATİ ZİNCİRKIRAN VEFAT ETTİ.