Çocukluğumuzun saygın ve dahi yaygın oyuncaklarından biri, belki de en teknik olanı fırıldaklardı. Fırıldak da, fırındak da çocuk toplumunun itirazsız kabul ettiği isimlerdi. İlkokula başladıktan sonra, bizim fırındak ya da fırıldağın sosyetede topaç olarak bilindiğini öğrendim. Üstelik bir çocuk şarkısını söyleyerek…
Küçücük bir topacım var
Ucu süslü kırbacım var
Gel bu akşam bizim eve,
Döndürelim döve döve…
Adana’nın bazı ilçe ve köylerinde “kiriştek” diye bilindiğini de eklemeliyim.
Şarkıyı söylüyorum da, bu topaç denilen nesne neyin nesidir, bilmiyorum. Ya kırbaç? Ne işi var kırbacın çocuk şarkısında? Bizim bildiğimiz kırbaç arabacının elinde olur. Arada sırada ustaca öyle bir sallar ki, o kırbaçtan şşrraaakkk diye güçlü bir ses çıkar. Buna “şaklatmak” derdik. Öğrendiğimize göre, bu şşrraaakkk sesi atların biraz daha hızlanması için etkili uyarı imiş.
Çok geçmedi… Topaç’ın fırıldak, kırbaç’ın da kaytan olduğunu öğrendik. Öğrendiğimiz öğrendiğimizde kaldı ve biz yine sokakta fırıldak ya fırındağı kaytanla çevirmeyi sürdürdük. Kaytan dediğimiz kat kat örülmüş kalınca pamuk ipliğine büyüklerimizin dilinde uçkur bağı ya da karadon ipi’ydi.
OLUNCA HARTLAP
OLMALI DEĞİL Mİ?
Fırıldakların kralı hartlaptan yapılırdı. Hartlap, bölgemizde de yetişen, nefis yemişli ağaç. Diğer adıyla sandal ağacı. Özgül ağırlığı yüksekti galiba. Bir de kolay kolay yıpranmaz, daima yeni ve diri dururdu. Her yanıyla asil fırıldak sayılırdı hartlaplar.
ELDE DEMİR Mİ OLSUN
YOKSA ELDE SİNEK Mİ?
Diş, sanırım dövme demirden yapılmış, başı toparlakça çivinin adıydı. Döndürülmüş fırıldağı iki parmağınız arasından avucunuza taşıdığınızda deliyor gibi his veriyorsa, o fırıldak “Elde demir” sayılırdı. Yok, varlığı ile yokluğu neredeyse ayırd edilemiyorsa, bu kez de fırıldak
“Elde sinek” taifesine bağlanırdı. İkisinin arasındakiler ise sıradan diş demekti ve çoğunluk bunlardandı.
Elde demirin delici etkisini azaltıp elde sinek yapmanın yaygın tek yolu vardı; bir veya iki karasinek yakalayıp deliğe yerleştirmek ve demir dişi yuvasına tekrar çakmak. Eminim sinekler diş etkisinde azaltma yapmış değillerdi ama biz sanki hafiflemiş gibi hissederdik. Bu his gerçek miydi, yoksa çocuk masumiyeti içinde numara mıydı, şu anda bilemiyorum. Belki de yerine çakılırken sivriliği az veya çok törpülenmiş oluyordu.
ATMACA-ÇEKMECE
Kaytan, diş tarafından başlayarak yukarı doğru sıkı sıkı sarıldıktan sonra topaç iki tür atışla döndürülebilirdi; atmaca ve çekmece… Atmacada, diş yukarıda tutularak topaç taş atar gibi fırlatırken kaytanı çekmekle sağlanırdı. Çekmecede ise diş aşağı bakarken topaç ileriye doğru fırlatılıp yarı yolda kaytanı hızla çekmek suretiyle döndürülürdü. En iyi dönüş atmacayla sağlanır ve hatta bazen fırıldaktan “vınnn” diye ses de çıkardı. Böyle duruma “Zınnamak” sözcüğü yakıştırılmıştı.
Geçenlerde torunuma aldım ve nasıl çevrileceğini öğretmek istedim. Hiç yüz vermedi. Hatta ciddiye bile almadı. İnternette Adana’nın antik devletlerinden Kizzuwatna hakkındaki bilgilere daldı.