Kimin, neden arkasına düşüp de “gönüldaş” sayacağız!
Dönüp bakılan, uğruna tanıdıklar kıran, geceler gündüz sayılan kim için?
Sevecen yerlerimiz aşınmış, törpülenmiş…
Bir çırpıda sevip, bir çırpıda uzaklaştıklarımızla dopdolu her yanımız!
Herkesi kendimiz gibi pak,
Herkesi kendimiz gibi insan sever,
Herkesi kendimiz kadar koruyan,
Herkesi kendimiz kadar paylaşan kılan nedir ki?
Kaçmamıza neden olanların tüm tavırları, koştuklarımızla birse eğer;
Kaçtıklarımız gibi çalıyorsa koştuklarımız,
Kaçtıklarımız gibi sömürense koştuklarımız,
Kaçtıklarımız gibi haksızsa koştuklarımız…
Koşmalarımız neden?
***
Kimin peşinden gidilip, kim omuzlarda taşınmışsa;
İlk “o” vurdu kırbacı insanların sırtına…
İşsiz bırakan onlardı,
İşten kovan onlardı,
Açlığa neden olan onlardı,
Kıyılarını beton korumayla donatan onlardı…
Kenti bozan,
El ovana gelir dağıtan,
Halkı iş yüklenicilere boğduran,
Yaşamı daracık alanlara hapseden onlardı…
***
Nerede olduğunu önemsemiyorum…
Her tüten “pis kokunun” zarar verdikleri vardır!
Adana’da olsa, Ankara’da olsa, İstanbul’da olsa, İzmir, Mersin’de olsa…
Eski ATO Başkanı, CHP Milletvekili, Ergenekon soruşturması kapsamında tutukluluk yaşayan Sinan Aygün…
CHP’nin “ideoloji” dışı-çalışkan belediye başkanı Mansur Yavaş’la, başladığı günden bu yana büyüyen suçlama iç bunaltıcı…
Suçlamalar arasında rüşvet var, Fettullah var, haksız kazanç var, “usulsüzlük” var, karartma var, polemik var, komplo denecek yerler var…
Ayırıcı özellik ne ozaman?
Mide bulandırıcı…
***
Kasaları, tankları, depoları doldurmaktan doymayanların kavgası…
Yüklenici “her şey alın terim benim” derken o denli rahat, “her şeyden birazını ben alırım” diyen diğeri ondan da rahat!
Öyle bir çark oluşturulmuş ki;
Kaçtıklarınızla koştuklarınız “her an” için buluşacak, anlaşacak bir yer bulma konusunda zorluk yaşamıyor!
Kaçtıklarımız kir-pas içerisinde; tamam…
Ya koştuklarımız,
Ya kaçtıklarımızdan hesap soracak olan koştuklarımız,
Ya haksızlığı, “usulsüzlüğü” boğacağının sözünü veren koştuklarımız…
Çok mu pak, çok mu temiz?
***
Bir sistem kurulmuş…
“Gönüldaş” sayıp da koştuğumuz, önceden kurulan oyunların içerisinde gel-gitler yaşamaktan hoşnut gibi…
Kanımca gönül verdiklerimiz içinde bulundukları koşullara uzak!
Nasıl ki yıllar önce yaşanan İSKİ olayının ilk “sorgulayanı”, o günün koşanları olduysa;
Bugün de aynısı olacak!
Varsa öncenin alışılmış “kirliliklerine” bulaşan, eli değen, içinde olan…
“İktidarın” 17-25 aralık olayına bakışı gibi olmayacak!
Nedeni açık-seçik;
Herkesi kendimiz gibi pak,
Herkesi kendimiz gibi insan sever,
Herkesi kendimiz kadar koruyan,
Herkesi kendimiz kadar paylaşan bildiğimizden…
SAĞANAK YAĞMURDA…
Yağmur başlayınca bu rezillik nedir Adanalıaşkına? Mahalleleri, sokak aralarını geçtik; uzun-geniş caddelerde bile yürümek sorun! Yalnız yürümek de değil, araçla yol almak da berbat!
Geçtiğimiz günlerde, Tellidere Mahallesi Muhtarlığı yakınlarında bir yandan telefoncular, bir yandan ASKİ ayrı yerlerde yaptıkları çalışma için yolları parçaladılar. Kimi yerde asfaltı, kimi yerde kilit taşları söktüler, ardından da üzerini üstün-körü kapatıp gittiler! Bir de ASKİ yol ortasında bulunan “bacayı” yeniledi nedense! Önce yolla aynı kotta olan “baca kapağı”, sonrasında onbeş santim aşağıya indi!
Dün akşamdan bu yana yağmur yağıyor! Şimdi o çukurların içerisi kırmızı çamur dolu. Düşük koddaki bacaya düşen ya araç sahibi söyleniyor kendi kendine, ya da oradan geçerken ıslanan…
Yeşil alanları beton yapılarla, yolları asfaltla kuşatan kapitalizme sessiz olunca, yağmur suyu her yerde sorun olmakla birlikte “sorunu” sürdürecek! Bina yapıyorsunuz, geniş bulvarlar yapıyorsunuz, inşaatın rant kazançlarını özendiriyorsunuz; ya sonra?
Bir günlük sağanak yağmurda yurdun her yeri berbat!
Yaşam alanlarını bozanlar, bunu görüyorsunuz değil mi?
