Cumhuriyet gazetesinin bir büyük imzası daha veda etti. Hikmet Çetinkaya 7 Temmuz 2025 günü hayata gözlerini kapadı. Çetinkaya, Cumhuriyet gazetesinin İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Oktay Akbal, Ali Sirmen gibi dev yazarları arasında “muhabir” kimliğiyle en az onlar kadar tanınan bir gazeteci olmuştu. Çünkü gazetenin savunduğu temel ilkelerden en önemlisi olan laiklik konusunda ülkenin başına örülecek çorapların ipliğini ilk olarak Hikmet Çetinkaya ortaya çıkartıyordu.
Burada durup Altan Öymen ustamızın kardeşi Örsan Öymen’in kaybı sırasında mesleğimize yaptığı iltifatı yazmalıyım:
-Örsan her zaman muhabir kaldı!
Gazeteciliğin en alt ve en üst basamağı olan muhabirlik Hikmet Çetinkaya’nın uzun meslek yaşamı boyunca başarıyla taşıdığı parlak unvanı oldu.
***
Hikmet Çetinkaya, 1942’de Balıkesir’in Edremit ilçesinde doğdu. Lise öğrenimini Manisa Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra Cumhuriyet gazetesinde muhabirliğe başladı.
1966-1980 yıllarında Türkiye’nin dört bir yanında söyleşiler yaptı. 1968, 1970 ve 1971 yıllarında İzmir Gazeteciler Cemiyeti Hasan Tahsin Ödülü’ne, 1975’te Türk Dil Kurumu Basın Ödülü’ne değer görüldü.
1970’lerde Cumhuriyet Gazetesi İzmir Temsilciliği yaptı. 1986’dan itibaren köşe yazarlığına başladı. Daha sonra Cumhuriyet Yayın Koordinatörlüğü’nü üstlendi. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu ve Cumhuriyet Yayın Kurulu üyeliklerinde bulundu.
Çok sayıda kitabı var. Bunların başında da “Fetullah Gülen’in 40 Yıllık Serüveni” adlı kitabı yer alıyor. Bu aynı zamanda Hikmet Çetinkaya’nın da 40 yıllık serüveni anlamına geliyor.
Çünkü Çetinkaya, gazetecilik yaptığı süre boyunca çalıştığı temel konu Gülen Cemaati oldu. Başta Emniyet ve Ordu olmak üzere devletteki cemaat örgütlenmesini yazdı.
***
15 Temmuz 2016’da iç yüzleri açığa çıkan bu örgütlenmeyi ilk yazan gazeteci olmasına karşı 2017’de “Gülen Cemaatine Yardımcı Olmak” gibi tuhaf bir iddia ile yargılandı.
İleriki yıllarda bu konu üzerine çalışacak araştırmacılara şaka gibi gelebilir ama değil… Yıllar süren Cemaat- AKP dayanışması sırasında dehşetengiz örnekleri sergilenen “Gülenci yargı” ucubesinin ardından gelenler de farklı değillerdi.
Hikmet Çetinkaya tam da soyadı gibi davranarak mahkemede iddia makamını yargılarken “Gülen’in gerçek yüzünü ben ortaya çıkardım” dedi:
“Ben gazeteciyim. 1966 yılında cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladım. 51 yıldır cumhuriyet gazetesindeyim. Laik, demokratik, hukuk devleti ilkelerinden asla vazgeçmem!”
“İlk önemli haberimden birisi Fethullah Gülen ile ilgilidir. Bornova’da başlayan örgütlenmesini ve vaiz olarak İzmir Kestanepazarı Camii’ne atanmasını, Akevler Yapı Kooperatifi’nde Yaman Koleji’nde, Maltepe Askeri Lisesi, Işıklar ve Kuleli Liseleri’nde sahte sağlık raporları ile örgütlendiklerine kimseyi inandıramadık, inanmak istemediler. Bütün siyasal iktidarlar cemaatin ne kadar masum olduğunu ve benim ne kadar haksızlık yaptığımı söylediler. Hakkımda ‘Hocaefendiye’ karşı yazdıklarımdan ceza davaları açtılar!”
“Birçok ceza davasında sanık oldum, yargılandım. Gülen sürekli hakkımda şikayet dilekçeleri verdi, tazminat davaları açtı. Ama Cumhuriyet Gazetesi olarak yılmadan yazdık. Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu yıllarca anlattık. Devletten 15 Temmuz 2016’ya kadar emekli maaşı alan bu imamın gerçek yüzünü ortaya çıkardık!”
***
Hikmet Çetinkaya laik bir ülkede din temelli örgütlenmelerin nasıl büyük felaketlere yol açacağını çok erken görüp, gösteren çok değerli bir gazetecidir. 2016’da patlayacak bombayı tam 50 yıl öncesinden 1960’larda işaret etmişti.
Çetinkaya’nın bunları yazdığı yıllarda Türkiye’de “güçlü” bir laik(!) yapı hüküm sürüyordu. Ama dini yapılanmalar değil, illegal örgütlenmeleri yazanlar yargılandılar.
Hikmet Abiyle sohbet ederken eski Türkiye’nin “itidalli” siyasetçilerinin epeyce kulaklarını çınlatırdı:
-Dincilerle din yarışına girenler her zaman kaybeder!..
Türkiye mutlaka yaşadığımız çağa uygun bir rejime evrilecektir. İşte o zaman Hikmet Çetinkaya’yı bir daha hatırlayacağız:
-Heykeli dikilecek gazeteci!