Hoş Geldin Ada!

Hoş Geldin Ada!

Aramıza hoş geldin Ada!Yaşama sırası sende…


Ne iyi ettin de geldin. Renk kattın gittikçe tek düze olan aile yaşamımıza. Seni andıkça kendi kendime, ailede senin konun geçtikçe, içimden biryerlerde bir serinlik akıyor. Bitlis’in dağlarından bana telefonda “de de” diye seslendikçe kanım donuyor adeta.

Bir senin gözlerindeki ve yüzündeki masumiyete bakıyorum, bir de benimkine. Sonra da dönüp aynaya bakamaz oluyorum. Keşke hep senin gibi kalabilseydim, diyorum kendi kendime. Senin gözlerin, bütün kötülüklerden arınmış, günahı hiç görmemişken bütün hinlikler benim gözlerimden akıyor.

Kimseye söyleme ama biraz da kıskanıyorum seni. Çünkü şanslı bir çocuk olarak geldin dünyaya. Ailedeki herkes senin üzerine titriyor. Anneannen seni bana tercih etti ve peşinden sürüklendi Bitlis’in dağlarına. Ne zaman sitem etsem, “ama Mahmut, ne yapayım, dayanamıyorum gözlerine ve bakışına” diyor.

Evet, azıcık kıskanıyorum seni. Benim için sen milat oldun. Ada’dan önce, Ada’dan sonra.Ada’dan önce genç, yakışıklı, filinta gibi (kimse duymasın) bir delikanlı görüyordum kendimi. Ada’dan sonra sıfatlarıma bir de dedelik eklendi. Ben aksini düşünsem de başkaları “Ada’nın dedesi” diye seslenerek bozuyorlar fiyakamı.

Hal böyle olunca da ister istemez etkileniyorum, dede pozisyonunu alıyorum ve sana nasihat etmek geçiyor içimden. Madem dede oldum, nasihat etmek te hakkımdır diyorum.

Sevgili Ada,

“Aldığın her nefesi fırsat bil, ot değilsin yeniden bitmezsin.” demiş, Ömer Hayyam. Çok da doğru söylemiş. Sen bu sözün doğruluğunu benim yaşlarıma gelince anlayacaksın. Benim yaşlarımda herşey unutuluyor. Bir tek kişisel yaşam unutulmuyor. Keşke söyle yapsaydım, keşke öyle yapmasaydım, vb. düşünceler kemiriyor insanın içini. İleride “keşke”lerle yaşamak istemiyorsan yaşadığın her anın değerini bil.

Babanın kıymetini iyi bil. Babalar, doğanın çocuklar için açtığı bankalardır. Bu bankadan istediğin kadar kredi kullanabilirsin. Üstelik geri ödeme de yok. Krediyi en yüksek faiz oranıyla da alsan, hiç korkma. Kaygılanmaya gerek yok, çünkü zaten ödemeyeceksin. Bunu en iyi annen ve teyzen bilir.

Yine bir söz vardır: “Babanın erdemleri, çocuklarının servetidir.” der. Gerçekten de senin baban, benim gözlediğim kadarıyla iyi adam, hoş adam, yani, adam gibi adamdır. Annen zaten benim elimde yetişti, uzun söze ne hacet. İşte burada dikkat! Sen farketmeyebilirsin ama deden çaktırmadan kendini övdü. Yaşamında bu tür örtülü övünmelerle, kasılmalarla çok karşılaşacaksın. Sakın bu tezgahlara düşme.

“Değildir yoksul, azla yetinmesini bilen.” demiş, Ömer Hayyam. Bu sözü kendine düstur ve şiar eyle. Aksi halde sıkıntı eksik olmaz başından. Çünkü çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz demiş atalarımız. Çok para kazanacağım diyerek kursağına haramı sokarsan yandığın gündür. Dışa dönük debdebeli bir yaşam sürerken kendi içinde deprem yaşarsın adeta. En büyük otorite insanın kendi vicdanıdır. Geceleri yastığa başını koyduğunda hesap veremezsin vicdanına.

Sevgili Ada,

Adaletsiz bir ülke, güneşsiz bir dünyaya benzer. İleride öğreneceksin. Güneş yoksa sürdüremez yaşamlarını canlılar.Şu anda senin gözlerini açtığın bu güzel ülkede; güneş yok, hava parçalı bulutlu. ABD ve Avrupa’dan esen sert ve soğuk hava bütün ülkeyi kapsam alanı içine almış durumda.

İnsanlar en temel hak ve özgürlüklerden yoksun. Düşünmek yasak bu ülkede. Büyük birader, bizim yerimize de düşünüyor, karar alıyor ve uyguluyor.Aykırı düşünen ve hareket eden herkes zindanlarda. Bu ülkeyi yönettiğini zannedenler ağababalarının önünde tavuk, bizim karşımızda horoz kesiliyorlar.

Senin için tarihe not düşüyorum. Dünyayı yönetenlerin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, bu güzelim ülkeyi yönetenler taşeronluk yapıyor. Projenin eşbaşkanlığını yürütüyorlar. Onurlu insanlar ayı ile aynı inde yaşamaz ama bunlar Ortadoğu halklarının kanı, gözyaşı ve acıları pahasına ayıya bal taşıyarak karşılığında ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar.

Çok vergi ve çok zulüm bir devletin yaşlandığını gösterirmiş. Bizim ülkemizde vergi, çalışanlar için, ödeyen için diz boyu tam bir zulüm. Vermek istemeyenler için güllük gülistanlık.

Yönetenlerin zulüm ve korkusu dağlara sinmiş, yüreğine inmiş insanların. Yani yaşlanmış bu devlet. Budayıp yeniden sürgün vermesini, gürbüzleşmesini sağlamak gerekiyor. Tam da bu günlerde “her yer Taksim, her yer direniş” diyerek, bu ülkenin yurttaşları bunu yapmak istiyorlar.

Sevgili Ada,

“Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır: Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği her şeyi var gücüyle dayatmak.”

Bu anlamda bir yazı okumuştum kitaplarda. Ne kadar doğru olduğunu seni tanıyınca anladım. Durduk yerde, hiçbir nedeni yokken gülüyorsun. Sürekli merak içinde çevreni gözlüyor, kendine bir meşguliyet yaratabiliyorsun. Hele hele üçüncüsünde üstüne yok. İstediğin bir şeyi, bedeli ne olursa olsun, kaça patlarsa patlasın, ne yapıp edip alıyorsun. Aramızda kalsın. Senin annen ve anneannen de böyledir. Ben az çekmedim onların elinden.

Hayatını bu üç şey yönlendirsin. Ancak, istediğin herşeyi var gücünle dayatırken sakın doğruluktan şaşmayasın. Haram girmemeli kursağına. Eğilip bükülmemelisin namerdin ve uğursuzun karşısında. Senin kitabında kulluk ve kölelik yazmamalı. Bağımsız, vicdanı hür, analitik düşünen, olayları neden sonuç bağlamında değerlendiren bir birey olmalısın.

Bugün ülkemizde eğitim, vb. yollarla insanımıza dayatılmak istenen teba olmak yakışmaz sana Ada! Senin sermayen iki kulağının arasındadır. “Düşünüyorum, o halde varım” diyeceksin.

Bilirmisin, senin atalarında bu yolu izledi. Dünyada sıradan bir canlı, bir yaratık gibi yaşamını sürdürürken Homosapiens oldu ve iki ayakları üzerine doğruldu. Olduğuyla yetinmeyen, daha fazlasını isteyen, hırslı, kararlı, inançlı, ne istediğini bilen bir duruş sergiledi.

İçindeki merak ve öğrenme isteğini hiçbir zaman köreltme. Yaşama dair sorular sormaktan vazgeçme ki, benim gibi öğrenilmiş ya da öğretilmiş çaresizliğe kapılma. Kalıplanmış değil, özgür insan ol.

Sırt çantanı her daim hazır tutacaksın hayatında.

Arkadaşların, dostların olacak. Ancak, yıllarca güvendiğin, dost bildiğin, gözü kapalı inandığın arkadaşların seni üç kuruş için ya da başka çıkar uğruna sattığını anladığın anda yıkılır dünyan, kahrolursun.Güvendiğin ve inandığın dağlara kar yağmıştır, üşürsün. Sırtını dayadığın kayalar un ufak olmuştur. Zıpkın yemiş balık gibi ya da vurgun yemiş dalgıçlar misali felç girer vücuduna adeta. Donar kalırsın ummanın ortasında.

Demir almak zamanı gelir bu limandan. Bu limanda güven kalmamıştır, bitmiştir, tükenmiştir samimiyet. Darbe yer tüm inandığın değerler. Bu limanda alabora olur bütün gemiler.Sığınacak güvenli liman ararsın, seni fırtınalardan ve tayfunlardan koruması için. Yeni limanlarda fırtına ve tayfunların olmayacağının da garantisi yoktur üstelik. Orada da her an, her daim sırtından bıçaklanmaya hazır olman gerektiğini unutmadan yine de yol alacaksın.

Böyle zamanlarda bile güven insanlara. Çünkü güvenmezsen yaşayamazsın.

Her zaman farklılığını ortaya koyup kendin ol. Çıkar ve amaçlarını savunurken örgütlü hareket et. Tüm bunları yaparken kendini sorgulayıp yeniden üretebilmelisin.Gerektiğinde “Ben böyle düşünüyorum” diyebilmelisin. Karşı düşünce ve davranışlara saygı göster, kavga ve ayrışmak için değil uzlaşabilmek için çaba sarfet.

Bunları yaparken bir gruba ait olarak yaşayacaksın. Ancak bu aidiyet nereye kadar olmalıdır?Bir noktadan sonra gruba olan bağlılığını sorgulamalısın.Grubun aldığı her karara düşünmeden uymak,grubun her eylemine doğru/yanlış demeden katılmak zorunda değilsin.

Unutma Ada,

Her zaman “En büyük asker bizim asker”değildir. Çevre, yetiştirilme biçiminin, gelenek ve göreneklerinseni etkilemesine izin verme, çemberin dışına çıkıp, farklılığını ortaya koy.Aykırı hareket edebilmenin nesnel koşullarına,gerekli bilgi birikimine ve iyi bir mesleğe sahip olmalısın.

Kendini tanı, bilginin güç olduğunu bil.Kendi gücün ve çabanla bir yere, bir makama gelmeye veya seçilmeye çalış.Yaşadığın hapishanenin duvarlarını yıkıp özgür ol.

“Mış” gibi yaşama, Ada!

Ait olma ve birey olma dengesini iyi kurarak yaşam dansını en iyi sen yapmalısın.Gücünü korkudan değil kendi değerlerinden almalısın.Yaşam paylaşıldıkça güzel ve insan cömertçe verirse ruh sağlığına kavuşacağı için paylaşmalı ve vermelisin.

Yaşadığın ve içinden çıkamadığın her olayda ya da karşılaştığın her sorunda, çözümü sadece sistemde arama ve “sistem sorunu kardeşim” deyip geçme.Peki sistem suçsuz mudur? Elbette suçludur.Ancak sistem; “belirli bir işlemi yerine getirmek için çeşitli unsurları, bu arada seni de bir araya getiren bütün” dür.

Özdeşim ve çelişki yasalarına uy. Özdeşim yasası;“bir şey ne ise odur; başka bir şey değildir.” der.Mantığın ve rasyonel düşüncenin temelinde bu gerçek yatar. Bu yasayı ihlal edersen düşüncelerin tutarlılığını kaybeder.Çelişki yasası ise; “bir şeyin aynı zaman ve boyutlarda hem kendisi, hem de kendisi olmaması mümkün değildir.” der.

Sevgili Ada,

Lafı uzatmaya gerek yok. Hoş geldin aramıza. Soframıza bir tabak ta senin için eklendi. Bölüşürüz bütün nimetleri, tasaları, kaygıları ve sevinçlerimizi.

Hoşgeledin…

20 Haziran 2013.

Mahmut TEBERİK

Mahmut TEBERİK

22.06.2013 17:24:42

YAZARLAR


KOCAİSPİR’DEN DEMİRÇALI’NIN İDDİALARINA YANIT VAR

KOCAİSPİR’DEN AK PARTİ VE MHP ZİYARETLERİ

VERGİ ÖDEMELERİNDE SON GÜN 31 MAYIS

“GELECEĞİ KERPİÇLE İNŞA ETMEK” KONULU SEMPOZYUM

ATO MOBİL UYGULAMA YAYINDA

KIVANÇ : ADANA’NIN İHRACATI 1 MİLYAR DOLARA ULAŞTI

57 ÜNİVERSİTEDEN 144 PROJE KATILDI

KIZILAY’DAN “KAN DOSTLARINA” TEŞEKKÜR

"NASIL BİR DEMOKRASİ NASIL BİR CUMHURİYET" PANELİ

DEMİRPOR DEPLASMANDAN 3 PUANLA DÖNÜYOR

KENDİSİNİN VE EŞİNİN MALVARLIĞINI BELEDİYE BİNASINA ASTI

ARICILARDAN NARENCİYE BALI HASADI

KARATAŞ BELEDİYE HİZMET BİNASINA SALDIRI

CELAL BAŞLANGIÇ VEFAT ETTİ.

HÜSEYİN SÖZLÜ’NÜN MHP İLE İLİŞKİSİ KESİLDİ

CHP’DE DANIŞMA KURULLARI TOPLANIYOR

“EKONOMİDE BAŞARI, DAHA İYİ BİR YARGI İLE MÜMKÜNDÜR”