Libya… Dünyanın en geniş 17.ülkesi. Nüfusu 6,5 milyon. Milli geliri: 88 milyar dolar… Kişi başı milli gelir:14.200 dolar. Kaddafi döneminde elektrik su, doğal gaz, ulaşım, barınma, eğitim ve sağlık hizmetleri tamamen ücretsizdi.
Kaddafi ülkesini Avrupa standartlarının üzerine taşımak istiyor her şeyi vatandaşlarıyla paylaşıyordu. Bir şey hariç: Ülkenin yönetimi. Her şeye hakim olmak istiyor ve ülkeyi iki eşinden olma sekiz çocuğuyla keyfince yönetiyordu.
Bir de can dostu vardı: Musa Kusa… Kaddafi’nin kara kutusu, ya da suç ortağı. Ne iş mi yapıyordu?
Kaddafi aslında Libya’yı 40 yıllık arkadaşı, sırdaşı Kusa vasıtasıyla yönetiyordu. Kendisi de dünya lideriydi. Herkese, her ülkeye ayar veriyordu. Bizim Erbakan’ı çadırında azarlamış, Erbakan cevap verememiş, buram buram terlemişti.
Şam’da toplanan Arap Liderler Zirvesinde, ”Amerikalılar bir Arap ülkesinin liderini bir bayram sabahı asıyor ve siz sesinizi çıkaramıyorsunuz. Unutmayın, bir gün sıra size de gelecek,” dedi. Arap Liderlerin tepkisi ne oldu dersiniz? Gülerek alkışladılar, iyi mi?
Sonra Kaddafi’nin ön görüsü gerçekleşti. Arap Baharı geldi çattı. BAE, Katar, İngiltere, ABD ve Fransa istihbarat ajanları Libya’nın Doğusundaki Bingazi’de ayaklanma başlattı. Fransız, İngiliz, Amerikan, İtalyan uçakları Libya’daki hedefleri bombaladılar. Sonuç, uzatmadan, Kaddafi’nin o çok iyi bildiğiniz feci fotoğrafı.
Şimdi soracaksınız, “Musa Kusa bu işin neresinde,” diye. Söyleyeyim:
İstihbaratçılar nasıl girdiler aynı anda Bingazi’ye sizce?
Diktatör, egemen, her şeyi bilen Kaddafi en yakın arkadaşı, dostu, sırdaşı Kusa’nın Amerikan CIA ve İngiliz MI6 tarafından ele geçirildiğini görememişti. Bütün dikkatini ağaca verenler, ormanı göremez.
Kaddafi linç edildi de, Kusa ne oldu? Ne olacak, Tunus üzerinden ilk uçakla Londra’ya kaçtı. Şimdi ise nerede olduğunu kimse bilmiyor. Muhtemelen bir yerlerde, huzur ve refah içinde CIA ve/veya MI6’nin yazdığı senaryodaki rolünü tamamlamaya çalışıyor.
BÖYLEDİR BU İŞLER. HATTA, “Diktatörlerin kaderi budur,” DA DİYEBİLİRİZ.