Saçma gelecek size ama yine de okuyun. Simgesel düşünün. Söylemek istediğim şey başka.
Yıl:1485…Kara Ormanlar'da bir kadın 'cadılık yaptığı' iddiasıyla tutuklandı. Fürstenberg Kontu, kadının cadı olup olmadığı kararını Tanrı'ya bıraktı. Kadına 'kor demir testine' uygulanacaktı.yöntem buydu. Tanrı yanılmazdı.
Kor demir testi, kor haline getirilmiş bir demir parçasını çıplak elle üç adım taşımayı gerektiriyordu. Sonra kadının eli sarılıyor, üç gün sonra kadının elindeki yaralar iyileşmemişse bu cadılık yaptığının kanıtı oluyordu.
Kadın geldi, kor halindeki demiri eline aldı ve altı adım taşıdı. Baktılar, ellerinde en ufak bir yara izi bile yoktu. (Saçma, demiştim.)
Kadının cadılık yapmadığına karar verdiler ve serbest bıraktılar.
Olayın üzerinden bir süre geçti. Deney iki Dominikan keşişin dikkatini çekti. Keşişler mahkemenin 'şeytan tarafından aldatıldığını' düşünüyorlardı. Kadının ellerinin yanmaması için avcunun içine Şeytan, görünmeyen bir zırh koymuş olmalıydı. Tanrı yanılmıştı.
Kadın suçluydu; beraat etmemeliydi. Ortada bir delil yoktu ama keşişler onun suçlu olduğuna inanıyordu. Çünkü, Şeytana, Şeytan'ın doğaüstü güçlerine ve kadının 'zaten cadı' olduğuna inanıyorlardı. Her konuda bu kadar direşken miydiler, bilinmez ama bu konuda inanılmaz dirençliydiler.
Kadına gelince… Kadın testi geçti, çünkü zaten cadıydı. Peki, geçememiş olsaydı ne olacaktı? Testi geçemediği için cadı olacaktı.
Tanrı başka türlü karar vermişti Tanrının yeryüzündeki temsilcileri bu kararı beğenmemişti.
YANİ, HÜKÜM VERİLMİŞTİ BİR KERE,
EVET MAHKEMELER FALAN VAR AMA EĞER,