Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli eğitim-öğretim projesi olarak kabul edilen “Köy Enstitüleri” 17 Nisan 1940 tarihinde 3802 sayılı kanunla kuruldu. Bu kutsal yapı 85 yaşında…
Cumhuriyet’in on yedinci yılında hayata geçirilen bu muazzam yapının inşa edildiği topraklarda 2025 yılının nisan ayında yaşananları yan yana getirmek ancak bir kurgu bilim filminde olabilirdi.
Köy Enstitüleri ile ilgili 2017’de İZTV’de bir belgesel yapmıştım. O çalışma sırasında birinci kuşak Köy Enstitülü öğrencileri tanımıştım. Bizim Köy kitabıyla büyük yankı uyandıran Mahmut Makal gibi bir efsaneyi, ilk açılan enstitüde öğretmen olan Abdullah Özkucur gibi büyük bir öğretmeni, okudukları okullar hakkında ödüllü kitaplar yazan Pakize Türkoğlu’nu yakından tanıma şansına erişmiştim.
***
Hepsinin altını çizdiği iki büyük isim vardı dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç… Öğrencilerin kısaca “Tonguç Baba” diye andıkları İsmail Hakkı Tonguç 1893’te Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde olan Silistre’de dünyaya geliyor. Daha Cumhuriyet ilan edilmeden 1922 yılında Atatürk onu Almanya’ya yolluyor. O yıllarda Almanya, dünya devrimci hareketinde önemli bir yere sahip olan Spartakistlerin merkezidir. Spartaküst Birliği 1. Dünya Savaşı sırasında Marksistler tarafından kurulmuştu. Daha sonraki yıllarda Almanya Komünist Partisi adını aldı. Tonguç gibi ileriyi gören bir devrimcinin Spartakistleri fark etmemesi düşünülemez. Ama o siyasi bir yapılanma içinde yer almak yerine pratik uygulama ile zamanın önüne geçerek Türkiye’de çok erken bir eğitim devrimini hayata geçirmeyi tercih etti. Tonguç, Köy Enstitülerinin temeli sayılabilecek ilk raporu 1935 yılında yazdı.
Hasan Ali Yücel 1938’de Milli Eğitim Bakanı olunca o zamana kadar Tonguç’u -vekaleten yürüttüğü- İlköğretim Genel Müdürlüğüne asaleten atadı. Bu muhteşem ikili 1940’lara damga vuracak eğitim mucizesini hayata geçirdiler.
Belgesel için görüşme yaptığım Köy Enstitülü öğretmenlerin pırıl pırıl bir belleği vardı. Tamamı 80 yaşının üstündeydi. Okuyorlardı ve yazıyorlardı. Bir şey daha; öğrenme yeteneklerini de besliyorlardı! Osmaniye Düziçi Köy Enstitüsü mezunu Mehmet Yavuz hoca, çekim sonrasında fotoğraflarımızı e-posta adresine göndermemi isteyince şaşkınlıkla sordum:
-Hocam internet kullanıyor musunuz?,
-Evet! İki sene önce üç ay kursa gittim.
Mehmet Hoca bu konuşmayı yaptığımızda 84 yaşında idi!
Belgesel sonrasında tıp fakültesindeki hoca arkadaşlara “Alzheimer üzerine çalışan çocuklara söyleseniz de Köy Enstitülü öğretmenler ile ilgili araştırma yapsalar” diye önermede bulunmuştum.
Köy Enstitüleri yazısında olmazsa olmaz bir noktayı da belirtmeden geçemeyeceğim. Abdullah Özkucur şöyle demişti
-Köy Enstitüleri, kuran irade tarafından kapatılmıştır!
Zaten Hasan Ali Yücel’in ve İsmail Tonguç’un 1946 yılında görevlerinden alınmaları da bunu doğrulamıyor mu? 20. Yüzyılın ilk yarısında böylesine büyük bir eğitim devrimini hayata geçirmiş devletin 2025 yılında Cumhuriyet öncesi dönemin gericiliğine savrulmasını nasıl açıklayabiliriz?
Bu sorunun pek çok cevabı var. Başta 1946 yılındaki görevden almalara bakıp görebiliriz. 1947’de de Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatılıyor. Peşi sıra ilk İmam Hatip Okulu açılıyor.
***
Biraz daha gerilere gidelim. Arkeoloji bilim dalı bize “yok canım o kadar da olmaz” denilen gerçekleri açıklıyor. 2007’de Antalya Bademağacı beldesindeki kazıların belgeselini çekiyorduk. Kazı başkanı değerli Prof. Dr. Refik Duru idi. Milattan önce 7200 ile 5500 yıllarının verilerini topluyorlardı. Bir de MÖ 2500 ile bütün dünya tarafından kabul edilen Hazreti İsa’nın doğumuna kadar olan zaman dilimini… Refik Hoca dedi ki:
-Milattan önce 5500 ile MÖ 2500 arasında 3000 yıl burada yaşam yok. Neden olduğunu bilmiyoruz. Ama 3000 yıl sonra gelenler, kültürel ve estetik olarak öncekilerle kıyaslanmayacak kadar geriler!
-Bunu nasıl anlıyorsunuz?
-Siz de anlayabilirsiniz, bakın yaptıkları ortada… Birinciler ne kadar zarifken, üç bin yıl sonra gelenler o kadar kaba ve estetikten yoksunlar!
Refik Hoca bana topraktan yapılmış el işlerini gösteriyordu. O zamana kadar tarihin tekerleğinin hep ileriye döndüğünü düşünenler böylesi tespitler ile zaman zaman geriye doğru da dönebileceğini görmüş oluyorlardı!
Cumhuriyet’in bütün değerlerine karşı savaş açmış bir anlayışın büyük taarruzlarına karşı başkaldıran ülkenin gençliği tarihin her zaman tekerrür etmeyeceğini de ortaya koyuyor!
-Köy Enstitülerinin 85. Yaşı kutlu olsun!
Not: Bugün TÜLOV Vakfı’nın girişimi Bodrum Belediyesi, ÇYDD, Eğitim-Sen, Eğitim-İş, ADD ve Leman Kültür’ün ortaklaşa organizasyonu ile Bodrum Herodot Kültür Merkezinde 18.00’de “Anadolu’nun Işığı Köy Enstitüleri” belgeselimiz gösterilecek.
Bir de Çorum’da Atatürkçü Düşünce Derneği’nde etkinlik var. Orada da “Anadolu’nun Işığı Köy Enstitüleri” belgeselimiz gösterilecek…
Köy Enstitüleri Anadolu’da ışık olmaya devam ediyor!