Şimdi geçmişi hatırlayalım. Yıl: 2009. Cemaatçi polisler Çukurambar’da bir otomobili durdurdu ve sivil kıyafetli iki subayı gözaltına aldılar. Malum medya, “Bülent Arınç, evinin önündeki suikasttan kıl payı kurtuldu,” diye yayın yapmaya başladılar. Oysa Bülent Arınç o sırada Ankara'da değil, Manisa'daydı.  Devlet büyüklerimiz, “Çok vahim olaylarla karşı karşıyayız. Milli iradeye karşı oynanan bu oyunu görüyoruz,” dediler.  

Yine aynı günlerde yedi asker gözaltına alındı. Malum medya, “Bu defa kaçamadılar mühimmatla yakalandılar,” dedi. Oysa gözaltına alınan askerler askeri lojmanlarda görevli aşçı, marangoz ve elektrikçiydi. Bagajda mühimmat yoktu,sebze-meyve vardı lojmanlara götürüyorlardı.

Bir süre sonra, gözaltına alınan subaylar serbest bırakıldı. Ortada  suç ve suçlu yoktu ama söylenen her şeye inanmaya hazır bir kitle vardı. Artık kozmik odaya girmek şart olmuştu.      

• Kozmik odaya retina taramasıyla giriliyor,  kapı şifresi  en geç  3 günde bir değiştiriliyordu.  
• Bir  işgal halinde, baskın, pusu, keşif, direniş, istihbarat, haberleşme, ikmal vs. görevi verileceklerin listesi vardı. Bu  liste deşifre edilirse, devletin bekası tehdit altına girerdi. 
• 125.000 000 Word sayfası boyutunda devlet sırrı çalındı.   
• Silah depoları cephanelikleri imha edilirse gizlenmiş sivil depoların adreslerinin kimlerde olacağı da burada saklanıyordu.
• Havaalanları zarar görürse hangi şehirlerarası yolların pist olarak kullanılacağının, işgalcilerin ilerlemesini engellemek için hangi demir yollarının, hangi viyadüklerin havaya uçurulacağının, hangi bölgelerin bataklığa çevrileceğinin, hangi barajların kapaklarının açılacağına dair planların hepsi çalındı.  

Seferberlik Tetkik Kurulu’nun 16 bölge başkanlığı vardı. Kozmik Odaya girilmesinden sonra, birkaç ay ara ile tamamı kapatıldı. Yani bir anlamda ordunun hafızası çalındı. Şimdi artık seferberlik ilan etmek sadece cumhurbaşkanının kişisel kararına ve tek imzasına bağlı.

“KOZMİK ODA” TALANINDAN SONRA NE OLDU?

• Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş’a göre, yabancı istihbarat servisleri ve terör örgütlerine yerleştirilen 813 görevli deşifre olduktan sonra şehit edildi
• Tümgeneral Selahattin Kısacık: Yaşananlardan çok etkilendi. Emekliliğini istedi. Devlet sırlarını çıkartmamak için   tek başına mücadele etmişti.  
• Albay Erkan Büyükköprü: “Canlı Bomba” diye anıldı. Bülent Arınç’ın adresinin yazılı olduğu kağıdı yutmaya çalıştığı öne sürülen bir bordo bereliydi. Gözaltına alındı, terfi ettirilmedi. Emekliye ayrıldıktan sonra açtığı davaları kazandı.
• Binbaşı İbrahim Göze: Gözaltına alınmasından sonra oğlu asla cep telefonu kullanmadı. Konuşursa başlarına bir şey gelmesinden korkuyordu. Göze, suçsuz bulununca terfi ettirildi ama görevini bundan sonra layıkıyla yapamayacağını düşünerek emekli oldu. 
• Kıdemli Başçavuş Muzaffer Ata  1902 günlük   soruşturmadan sonra, “kovuşturmaya yer olmadığı” kararına yakınları sevinemedi bile. Çünkü, soruşturmalar sırasında ruh sağlığı bozulmuş, “Silah kullanamaz” raporu verilerek, mesleğinden koparılmıştı.
• Piyade Yarbay Sayım Arslan: “Vatan Haini” damgası yemek tüm ailenin psikolojini bozmuştu. “Biz bu ülkeden gidelim,” diyerek Kıbrıs’ yerleştiler.
• TÜBİTAK Kriptoloji Uzmanı Barış Erdoğan. Ergenekon üyesi olduğu iddiasıyla sahte isimlerle telefonu 3 yıl dinlendi, 4 kez görev yeri değiştirildi, mobbing uygulandı ve  görevinden kendi isteğiyle ayrıldı.

HANİ BOL KESEDEN HERKESE, CASUS, VATAN HAİNİ, DIŞ GÜÇ FALAN DİYORUZ YA,

 

• GERÇEĞİNİ ARIYORSAK, BÜLENT ARINÇ’TAN BAŞLASAK MI ?