İfral TURGUT

Tarih: 02.06.2020 17:21

KURTARICININ KURTARICISI

Facebook Twitter Linked-in






Dona Manuela Saenz, Simon Bolivar’la birlikte melez kıtanın  bağımsızlık savaşını veren ve aynı zamanda kadınların eşitlik  mücadelesini hem sömürgeciliğe hem de yanı başında birlikte savaştığı erkeklere karşı veren bir kadındı.





1797’de soylu bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Ülkesi, İspanya’nın sömürgesiydi. 17 yaşında birrahibe okuluna gönderildi. İlk isyanı dine karşı oldu. Erkeklerle arkadaşlık ettiğiiçin  okuldan atıldı. Soylu ailelerden gelen kadınlar için fazla seçenek olmadığından ailesinin yanına dönen Manuela, zengin bir İngiliz tüccarla evlendirildi ve Peru’ya taşındı.





“Dünya görünenden daha fazlası ve ben bunu  anlamak görmek istiyorum,”diyor,Latin Amerika bağımsız ve birleşik olmalı,”fikrini savunuyordu. Çevresindeki politikacı ve askerlerden bilgi almak ve bağımsızlık savaşına destek olmak için bir süre soylu krallık yanlısı hanım hanımcık bir kadın rolünü oynadı.Aslında ruhundaözgürlük tutkusu gittikçe derinleşen bir kadın vardı. 





Katıldığı bir davette, İspanya Krallığı’nın Simon Bolivar’a suikast planladığını öğrendi ve Bolivar’a haber ulaştırarak, suikastı önledi. Aynı yıllarda eşini terk etti ve bağımsızlıkçıların yanında yer aldı. Bu arada Simon  Bolivar’la tanıştı.





Kısa sürede,Latin Amerika özgürlük savaşının destekçisi değil, aktif liderlerinden biri oldu.    Kadınların özgürlük savaşını örgütledi.Bağımsızlık Anayasasının broşürlerini sokaklarda dağıttı. Kadınlar için eşitlik ve miras hakları hakkında yazılar yazdı





Bir yandan sömürgeciliğe karşı, diğer yandan ise erkeklerin sömürgesi kadınların hakları için savaşıyordu. Bu yüzden ona Latin Amerika’nın İlk Feministi dendi.Bağımsızlık savaşının simgesi Bolivar’dı. O’nayapılacak suikastıönleyince Kurtarıcının Kurtarıcısı unvanını aldı.İkilinin ortak mücadelesi sonunda, 1835 yılında kıtanın üçte biri sömürgecilerden kurtulmuş ve bağımsızlığını ilan etmişti.





Bolivar’ın ölümünden sonra, bağımsızlığını ilan eden ülkelerdeki devlet başkanları için “Fazla tehlikeli fikirleri var,” denilerek sürgün edildi. Jamaika’ya gitti ve doğduğu Ekvador’a geçmek istese de bu isteği reddedilerek,  pasaportu iptal edildi.





Sığınma talebi Peru tarafından kabul edilince, küçük bir balıkçı  kasabasına yerleşti.   Hayatının son 25 yılında bu kasabada çocuklara okuma yazma öğretti. Yakınları uzakta olan balıkçıların mektuplarını yazıp postaladı, bağımsızlık savaşı yıllarını yazdı, dostları ile politik sohbetler yaptı. Kasabada çıkan difteri salgını sonucu hayatını kaybetti.





Egemenler, tarihten adını silmek istiyorlardı. Cesediyle birlikte mektuplarını ve el yazmalarını da yaktılar. Mezarı yoktu.





Unutuldu mu? Bir süre için, evet. Sonra ne mi oldu?









            DÜNYA HER ZAMAN VEFASIZ DEĞİL











Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —