Oktay EROL

Tarih: 10.08.2013 21:43

Kuyruk acısının düşündürdüğü

Facebook Twitter Linked-in

Olanlara şaşırmamaya başladık!

Bilincimizin benimsemediği ‘olaylar’ karşısında artık donup kalmıyoruz!

Antibiyotik kullanmaktan ‘bağışıklığını’ yitiren’, acıyı, susuzluğu, açlığı, eksikliği duyumsamayan beyincesine suskun, duyarsız, cansızız…

Alanlarda haykırılan söylevlerin ‘iç’ kırılmalara çağrı niteliği taşıdığı çok açık biçimde anlaşılmasına karşın an-la-şı-la-mı-yor…

Bunca olanlar karşısında şaşkınlık yaşanmıyor!

Neden?

 

* * *

Geçmişte yazdığım bir yazı var; bir söylence…

Bir yılan öyküsü…

Olayın sonunda, yılanın   ‘Bende bu kuyruk acısı, sende de oğul acısı oldukça eskisi gibi olmak olanaksız’ dediği olay!

Gezi Parkı olaylarında yaşananlar, bir ülkenin başbakanınca ‘nasıl’ karşılanır, eylemi yapanlar nasıl kazanılır, ülke ‘nasıl’ yaşanılıra dönüştürülür; başbakan bunların tamamını öteleyerek, yurttaşın ikiyi, üçe, beşe ‘bölünebilmesi’ için gereksinilen ne varsa yapmaya kalkışması bana ‘yılan öyküsü’ nü anımsatıyor!

Kucaklamak yerine, itekliyor…

Sevimli bulmak yerine, argo isimler takıyor…

Kazanmak yerine, kendine oy verenlerle ‘tehdit’ ediyor!

Gelinen nokta ortada!

 

* * *

Oruç ayını yaşıyoruz…

Yalansız, sevgi dolu sözlerden söz ediliyor!

Salt oruç ayında değil, her zaman böyle olanları kucaklarım, öperim, koklarım, onlarla tek yürek olup çarparım…

Başbakanın, destekleyicilerinin ‘medyatik iftar yemekleri’ nedeniyle söylediklerinin ‘yalandan, sevgiden’ uzak oluşunu anlamamak yıkıyor beni!

Ne diyor bakınız:

‘Eylemciler türbanlı bacımızın saçlarından sürüdüler…’

‘Camilerimizde içki içtiler…’

Beni en çok üzen de, kalabalığın içinden bir ‘onurlu’ çıkıp, ‘başbakanım, bunların kanıtları bulunamadı, siz bize anlatmayı sürdürüyorsunuz’ dememesi…

Yine bir başka ‘iftar yemeğinde’ imam hatiplilere yaptığı konuşmada söyledikleri yenilir, unutulur gibi değil!

‘Tencere, tava protestocularını şikayet edin!’

Palalılara bir şey denmeyecek, silah kullananlar unutturulacak; tüm bunları tencere, tava, kaşık çalarak eylem yaparlarsa ‘ispiyonlanacak’!!

Şikayet edilecekler kimlerdir?

Komşudur!

Tanıdıktır!

Bildiktir!

Yeter ki karşılıklı hoşgörü bitsin; yeter ki ‘ayrı bakış’ cezalansın!

Başbakanın yardımcılarından Mehmet Ali Şahin, eylemlerin müebbet hapsi öngören TCK’nın 312. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyleyebiliyor…

Tüm bunlar oruç ayında dile geliyor!

 

* * *

Tüm bunlara şaşırmamız, dilimizi ısırmamız, gözlerimizi yuvalarından fırlatmamız gerekirken; suskunuz!

Yılandaki ‘kuyruk acısı’, adamdaki ‘oğul acısı’ toplumda ‘acımasızca’ işlenmeye çalışılırken suskunuz!

Susmayıp, konuşanlar günün ‘her hangi’ bir saatinde alınıp gözaltında tutuluyor!

Pısırık, korkak, sessiz, edilgen yapısı egemen bir toplum olunmaya kürek çekiliyor!

Son olarak gerçekleşen ‘torba yasası’ da bununla ilgili bağlarla dolu!

Konuya döneceğim…

04.08.13

 
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —