<strong>MEDYA “ALGISI” YORDU…</strong>

<strong>MEDYA “ALGISI” YORDU…</strong>






Süleyman Demirel’in “ağzı olan konuşur” dediği gibi, gazetesi/ televizyonu/ medya gücü olan da “algı” oluşturmak için istediği zaman/ istediği biçimde/ istediği sıklıkta “haber yapar” o zaman! Bir gelişme olduğundan ya da bir iyileşme gerçekleştiğinden değil; salt sözü edilen katman unutulmadığını bilsin, salt bir gelişme olmamasına karşın/ olmuş gibi sansın/ boş yere de olsa umutlansın/ sorun dibi karanlık kuyuya dönüşmüş olsa bile “bir şey olacakmış” gibi beklesin!





“İktidar”, gerekse “iktidara yakın medya” emeklileri/ asgari ücretlileri/ üretici köylüyü/ öğrenci velisini/ üniversite öğrencisini/ küçük esnafı hem çok yordu, hem de yormayı bilinçli olarak sürdürüyor! Biraz eşduyu ( empati) kurabilseler, biraz ne yapıyor/ nasıl yaşamını sürdürüyor/ nasıl besleniyor/ nasıl doyuyor/ yaşama ilişkin neler düşünüyor diye “birazcık” düşünebiliyor olsalar, gözleri “kazanma hırsı” bürünmüşlükten “birazcık” uzak durabilseler… Yapmıyorlar!





***





Hani geçtiğimiz yıllarda yaşanan salgın süreci, ardından yaşanan yüzyılın yıkımı depremle birlikte yurttaşın kenetlenmesi… Bunlar hiçbir şey öğretmedi mi, moloz yığınlarının altından gelen herhangi/ tanımadığı birinin yaşaması için çırpınan insanların günlerce bölgede kaldığı günler unutuldu mu? Unutulmuş, üstelik “kendine değmedikten sonra” yılanların ortalığı kasıp/ kavurmasını “hiç de” önemsemedikleri gibi, zorda olanları daha da zora sürüklemek için yarışanları duyduk! Unutanlar anımsasın; televizyon ekranlarında düzenlenen canlı “yardım kampanyalarına” katılıp, “yapacağını söylediği desteği” yapmayan “insansılara” da tanık olduk, o anı “kazanca” dönüştüren” bir tür” ili ayaklı canlıların da aramızda olduğuna tanık olduk!





Bizdeki medya, varlığını “algılara” borçlu bildikçe daha bunlar gibi çok “can sıkıcı” olaylara tanık olacağız belli ki!





***





Bir medya düşünsenize… Salt kendi varlığını sağlamak için her tür yalanı/ olmayanı yaşanmış gibi anlatıyor! İzleyici, anlatılanları “gerçekmiş” gibi düşünüp değerlendiriyor! Kimi zaman rastladıklarım oluyor! Aralarında emekli var, asgari ücretli var, çiftçi var… Üreticiye buğday, mısır taban fiyatını nasıl bulduğunu soruyorum, ya da bir emekliye aldığı aylıkla geçimini nasıl sağladığını… Öyle ki üretici taban fiyatından hoşnut, emekli aldığı aylıktan! “Nasıl” diye sorduğumda da üretici “tarlanın boş durmasından iyidir” diyor, emekli de “çocuklarım var, onlar kiramı, mutfak dışındaki giderlerimi karşılıyor, aylıkla da gül gibi geçinip gidiyoruz” diyor!





“Algı” yayıcı medyada benzerlerini öyle çok görüyoruz ki! Sarayın bir günlük masrafının onmilyonu geçmesine “bu ülkenin başkanı için buna değer” diye yanıt veriyor, içinde bulunduğu yokluğa, yoksulluğa, aşlıkla sınanışına karşın!





***





Süleyman Demirel, diğerleri “bugünün” temelini attılar yönetimde oldukları yıllarda! “Ağızları olan konuşacaktı” elbette, ancak “konuşulanı değerlendirmemek” gibi bir hastalığı da yaydı! O konuşsun dursun, halk deyişi “it ürür, kervan yürür” gibi… “İt ürüyorsa” eğer bir nedeni var, biri kuyruğuna basmıştır, ya da bir gördüğü olmuştur, denilme gereği duyulmadı! Bugün, her ne denli koşullar ayrı gibi görülse, araç/ gereçler daha gelişmiş olsa da aynısı yaşanıyor!





Hem “iktidarın”, hem de “iktidara” yakın medyanın oluşturduğu “algı” bugün yaşanan yokluğa/ yoksulluğa/ çıkmaza sürükledi; anlayalım artık!



adanaulus

22.09.2023 22:22:31

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI