“DEVA Partisi kurucu üyesi Metin Gürcan, siyasal ve askeri casusluk suçlamasıyla tutuklandı.”
İsimleri teker teker saymaya gerek yok. Benim saymama da imkanyok, çünkütam olarak bilmiyorum. Bugünlerde sayısız kişi casusluk ve ihanet suçlamasıyla tutuklu. Ama çoğu ne kendilerinin neyle suçlandığını, ne de yargılayanlar neyle suçladıklarını biliyor.
Tarih böyle adli hatalarla dolu. Ama bugünküler “hata mı” onu da bilemiyorum. Korkarım ki yakın gelecekte bu tip tutuklamalar, yargılamalar sonucu, vicdanları isyan ettirecek cezalandırmalar olacak.
İşte yakın tarihimizden bir çağrışım: Dün oğlunu anlatmıştım… Kamran İnan’ı…
27 Mayıs 1960 ihtilali olmuş; Yassıada duruşmaları bütün hızıyla sürüyordu.
Yargılananlar arasında Demokrat Parti milletvekilliSelahattin İnan da var. Suçlama İnan’ın tahkikat Komisyonu ve Salahiyet Kanunu’na Meclis’teki oylamada destek verdiği iddiası. İstenen ceza İDAM.
Ne var kiadı geçen kanunun Meclis’te yasalaştığı günlerde, İnan Türkiye’de değildir. Hastalığı sebebiyle, uzun sürediryurt dışında, bir hastanede can derdiyle uğraşmaktadır.
Başsavcı Ömer Oktay Egesel, İnan’a“şeyh”, ya da “şıh” denildiğini bilmektedir. Şıhların keramet sahibi olduğuna inanılır.
İnan Savunmasında, suçlamaları reddederek,
-“Efendim, o kanun yasalaştığı zaman ben Almanya’da, bir hastanede yatmaktaydım,” derse de, Egesel iddianamesinde ısrarlıdır. Der ki;
-“Bu zat sorgusunda; ‘Ben Salahiyet Kanunu'na oy vermedim. Çünkü o sırada tedavi için Almanya'ya gitmiştim, hastaydım.’ diyor. Evet, doğrudur. Almanya'ya gitti. Ama onun kafasının içi bizim malumumuzdur. Gerçi burada bulunmadı ama burada olsaydı Salahiyet Kanunu'na mutlaka rey verecekti. Bu itibarla, o da ötekiler gibi, anayasayı cebren ihlâl etmiştir. İdamını talep ederim...”
İnan, soğukkanlılığını kaybetmeden, tarihe geçen şu sözleri söyler:
-“Sayın Başkan, şıhlığı bana veriyorsun ama kerameti kendin alıyorsun…”.