Gece yarısı biri omuzuma dokunarak uyandırdı beni.
Ay ışığının aydınlattığı odada karşımda elinde yarısı içilmiş şarap kadehi 'mutlu aşk yoktur'şiirinin ünlü şairi Louis Aragon duruyordu.
Göz göze gelince gülümseyerek elindeki kadehi bana doğru kaldırdı.
Kenan ve arkadaşları 80 darbesini yaparak ülkeyi acılar içinde bırakmışlardı.
Ben iki ay kadar önce olacakları hissetmiş kapağı Paris'e atmıştım.
Daha doğrusu kalbimi burada bırakarak kaçmıştım.
Şiirlerini heyecanla okuduğum
Aragon'un Paris'de yaşadığını biliyordum.
Aramaya başladım.
Bulup soracaktım ona.
Sahiden 'mutlu aşk yok mudur sevgili Aragon?'
Çünkü aşık olmayı düşünüyordum ve onun yanıtı çok önemliydi.
Şair ve yazarların gittiği kafeleri dolaşmaya başladım.
Ve soğuk, yağmurlu bir akşam Saint Germain des Pres caddesindeki Cafe de Flore'da ona rastladım.
Kalbim küt küt atmaya başladı.
Köşede, kırmızı örtülü bir masada oturmuş bir şeyler yazıyordu.
Masada bir şarap şişesi ve beni uyandırdığında elinde olan
kadeh duruyordu.
Gidip karşısındaki sandalyeye oturdum.
Sakince başını kaldırıp baktı.
Tanımıştı beni.
'O saatte seni uyandırdığım için umarım kızmamışsındır' dedi.
'Aksine çok mutlu oldum' dedim
Bir kadeh istedi garsondan.
Şarap koyup uzattı.
Bir yudum aldım şaraptan ve sordum.
Sevgili Aragon 'sahiden mutlu aşk yok mudur?'
Gülümsedi.
Başını sağa sola salladı.
Balkona çıktım.
Gökyüzünde kocaman bir ay.
Göz kırpıyor bana.
Bir kadeh şarap aldım elime.
Kitaplıktan Arogon' un bir kitabını çıkardım.
Ve YALNIZ İNSAN şiirini başladım okumaya.
Aydın Sihay