Bartınlı Şaban Efendi küçüklüğünden beri bağ-bahçe işlerine meraklı bir çocuktu. Saray mutfağında hizmetli olan dayısı onun Sultan Reşat’ın sarayına bahçıvan olmasını sağladı.
Gün geldi, saray ağalarından Hüsrev Bey’in kızı Kısmet Hanım ile evlendi. Bir kızları oldu adını Nimet Nevzat koydular. Tanrının nimetiydi.Nimet, saltanat çocuklarının oyun arkadaşı olarak, saray adabı ile yetişti. Sultan Reşat onu çok seviyor ve “Nimet kızımı saraydan evlendireceğim,”diyordu.
Sultan Reşat vefat etti. Nimet de tahta geçen Vahdettin’in beşinci eşi oldu. Evlendiklerinde Nimet 17 yaşını yeni bitirmiş, Vahdettin ise 61 yaşında idi.
Sarayı hiç bilmiyor, ürküyor ve korkuyordu. Babası, hatta dedesi yaşındaki Vahdettin ile evliliği, saray çevresi, şehirdeki İngiliz ve diğer işgal kuvvetleri, onu tedirgin ediyordu. Bu izdivaçtan hiçbir beklentisi yoktu. Kader diye kabul etti. Kader. Sadakatle yetiştiği saraya, kendisi üzerinde emeği olanlara borcunu ödemek istiyordu.
1921-1922 yıllar arası hapis hayatı gibiydi.Sultan Vahdettin’le görüşemiyor ama memleket işlerinin iyi gitmediğini gözleriyle görüyor, ne yazık ki hiçbir şey yapamıyordu. Bir keresinde Sultan Vahdettin’in birilerine, kızı Sabiha’yla Mustafa Kemal’in evlendirilmesine muhalefet edip o işi bozmakta ne kadar haklı olduğunu anlatışına kulak misafiri olmuştu. Sultan“Sarayda İkinci bir Enver istemem,” diyordu. (Samimi değildi. Başka yazı konusu.)
1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı. Sultan ve ailesi yurt dışına gönderilecekti.Vahdettin’in hanımlarından bazıları gitmemek için boşanarak, İstanbul’da kalmayı garanti altına alırken, Nimet bunu kader olarak kabullendi. 1924’te İtalya’ya gitti ve Vahdettin ile San Remo’da geçen sürgün senelerinde, sultana bağlı bir eşin yapması gerekenleri yaptı.
1928’de Türkiye’ye döndü.Artık büyümüştü. Kandilli’deki akrabalarının yanına yerleşti. Komşu gözler onu hep tedirgin ediyordu. Herkes ona “hain Vahdettin’in zevcesi” gözüyle bakıyorlardı.
Bir gün Küçüksu’da bir gezinti sırasında, Ziya Kaptan’la karşılaştı. Birbirlerini beğendiler ve evlendiler. Nimet için üzüntülü yıllar sona eriyordu. Ziya Kaptan’ın bahriyeli oluşu, Nimet Nevzat’ı da denize çekti. Hemen her gün, Anadoluhisarı sahilinde kürek çekiyorlardı. Mutluydular. Bir de çocukları oldu.
Gazeteciler Nimet Nevzat’ı keşfetmiş, Vahdettin hakkında röportaj yapabilmek için, her gün evinin etrafında dönüyorlardı. Nimet’se asla konuşmak istemiyordu. Fotoğrafı çekilmesin diye pencereye bile çıkmıyordu. Eski defteri kapatmak istiyordu.
Bir gün bir sohbet sırasında, Ziya Kaptan’ın halası,
-“Nimet Hanım Allah aşkına, söyle. Atatürk’e kızgın mısınız? Sizi saraydan sürdü, memleketten çıkardı. Eski günleri, sarayı arıyor musunuz,” diye sordu.
Hiç düşünmeden cevap verdi, Nimet,
-“Hayır, eski günleri hiç aramıyorum. Vahdettin Efendi hatalıydı. Sağ olsun Atatürk bizi kurtardı.”
Ziya Kaptan duydu bu sözü ve ömrü boyunca unutmadı, hep gururlandı eşiyle. Nimet, 1992’de son nefesini verdiğinde, 91 yaşındaydı. Hayatının 67 yılını Rumelihisarı’ndaki mütevazı evinde geçirdi.Cumhuriyet Türkiye’sinde ve özgür bir kadın, eşit bir yurttaş olarak.
OSMANLI TORUNLARI BUNA NE DER, BİLMEM. AMA…
• AZICIK AKLI OLANLAR HEP BÖYLE DÜŞÜNÜYOR.