Tuncay DAĞLI

Tarih: 03.06.2023 01:11

NOKTA KOYMAYI BİLMEYEN KONUŞMACILAR

Facebook Twitter Linked-in






Salon tıklım tıklım doluydu. Konuşmacı olarak davet edilenler de oldukça fazlaydı. Biz de, dostlarla birlikte olmaya, güzel sözler duymaya, hoş bir vakit geçirmeye gitmiştik ancak gittiğimize gideceğimize bin pişman olduk. Çünkü ne aradığımızı bulduk ne de bulduğumuzdan bir şey anladık.





Sünger gibi uzadıkça uzayan ancak bir yere varamayan konuşmalar yüzünden bir süre sonra sıkıldıkça sıkılıp, bitse de gitsek diyerek bekleyen, yüreği kabarmış insanlardan olduk.





Çünkü önemli bir toplantı var diyerek duyuru yapıp, o kadar insanı oraya getirdikten sonra “Dünya nereye gidiyor?” başlıklı konuda konuşma yapmak bana biraz saçma gelmişti.





Tabii konuşmacılar da kafalarına göre takıldı. Ve dünyanın bir öteki tarafa gidip gelmediği kaldı.





İçimden sahneye çıkıp, alıp mikrofonu “yahu arkadaşlar bırakın dünyanın nereye gittiğini, siz insanlıktan haber verin. İnsanlığın nereye gittiğinden haberiniz var mı?” demek geldi ancak halimden derdimi anlayan arkadaş, “otur oturduğun yerde, maraza çıkarma şimdi” dedi.





Mecburen bir süre daha oturup, sonra teker teker sıvıştık. Yolda yürürken arkadaşlardan biri “dünyanın nereye gittiği belli oluyor. Laf çok icraat yok” dedi.





Bana göre bu tür toplantılarda ya da söyleşilerde kesinlikle konuşmanın somut, elle tutulur bir içeriği ve bir süresi olmalı. Nasıl ki karşınızdaki en sevdiğiniz arkadaşınız bile olsa, devamlı daldan dala konarak, cümlelerine nokta koymadan konuşunca sıkılırsınız ve bir bahane uydurup, kalkar gidersiniz, topluma hitap etmek de öyledir. Çuvalın ağzını açıp, içindekilerin hepsini dinleyenlerin üzerine boşaltmamak, sağanak yağmur gibi yağıp, insanları sele çamura bulamamak gerekir.





Eğer bir şey yapılacaksa, yapılanın içi dolu olmalı. Bir amacı olmalı. Konuşmaysa yapılan, dinleyene bir şey vermeli, hem öğretmeli hem de mutlu etmeli.





Hem “günümüzün en değerli hazinesi zamandır” diyoruz hem de boşa harcıyor, boşa harcatıyoruz. Ne gerek var zaman öldürmek için insanları toplamaya, ne gerek var nakaratları tekrar dinletmeye, dinleyeni ilgilendirmeyen cümleleri art arda dizip, konuşma diye satmaya.





Bence hiç gerek yok.





Ne demiş Mevlana Hazretleri İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olandır.”





Elbette ki herkesin düşüncesi, fikri, sözü öncelikle kendisi için değerlidir. Bunları başkalarıyla paylaşmak keyif verir. Dinleniyor olmak mutlu eder. Hele hele de kalabalık gruplara hitap etmek insanı gururlandırır. Ama meydanı boş bulup, uzattıkça uzatmamalı, mikrofonu ele geçirince dereden tepeden, dededen atadan, öteden beriden sayıp insanları bıktırmamalı.





Diyeceğim şu ki sözü uzatmamalı, söylenmek istenilen az ve öz cümlelerle dinleyenlere aktarılıp, yeniden söz verilirse eksik kalanlar tamamlanmalıdır. Ve en önemlisi de konuşacak bir şeyi olmayan kişiler iş olsun diye konuşmamalı.





Uzun ettiysem affola. Kısa yazacak kadar zamanım yoktu. Az, öz ve içi dolu konuşmalarda buluşmak dileğiyle. Noktanız bol olsun.



Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —