Kalp desenli mavi pijamamı giyip, kanepeye uzanmış çekirdeğimi çitlerken televizyonda Kemal Sunal'ın Şaban filmlerinden birini izliyordum.
Hava hayli sıcaktı.
Açık pencereden sesler gelmeye başladı.
Birileri bağırıyordu.
O birilerine başkaları da katılmaya başladı.
Bir curcurunadır koptu.
Patlamalar da geliyordu.
Birden film durdu bir kadın sunucu ekranda belirdi ve elinde cep telefonuyla birine bağlandı.
O biri " Vatan elden gidiyor haydi sokağa dökülün" diyordu.
Vatan aşkıyla kanepeden fırlayıverdim.
Terliklerimi ayağıma geçirdiğim gibi pijamayla sokağa çıktım.
Bir helikopter başımın üstünden geçip gitti.
Sanki bir bilgisayar oyununun içindeydim.
Caddede bir tank gördüm.
Hemen yakındaki annemin evine koşup kanepeden büyük yastığı kaptığım gibi sokağa çıkıp tanka doğru koşmaya başladım. Tank da bana doğru geliyordu.
Terlik koşmamı güçleştiriyordu.
Terlikleri fırlattım.
O an namlunun ucundan bir alev çıktı.
Bir merminin bana doğru geldiği ni gördüm.
Başımı eğince mermi üstümden geçip arkadaki GİRİLMEZ yazılı trafik levhasını delip geçti.
O an bunun bir oyun olmadığımı anladım.
Tank ikinci atışını yapmadan tankın üstüne tırmandım ve annemin köşe yastığını namlunun içine tıktım.
Ve namlunun üstüne at gibi binip aşağı doğru ittim.
İkinci mermi yastık yüzünden geriye tepince tankın içinde patladı.
Ben de tankla birlikte patladım.
Üstüne bindiğim namluyla birlikte gökyüzüne fırladım.
Gökyüzünde benim gibi pijamalı, atletli kahraman kişilerle karşılaştım. Hepsinin yüzünde büyük bir şaşkınlık vardı.
Ölmüştük ama farkında değildik.
Evet maalesef ölmüştüm.
Ne için öldüğümü anlayamadım.
Sabah anneme ekmek alacaktım.
Boşuna bekleyecek şimdi.
Neyse terlik fırlatmaktan kurtuldu.
Şimdi öbür taraftayım.
Vatan sağolsun.
Aydın Sihay
(Geçen yıldönümünde yazmıştım.)