İfral TURGUT

Tarih: 13.03.2020 16:09

OKULUMU, GAZİ’Mİ GERİ İSTİYORUM

Facebook Twitter Linked-in

Savaş tüm hızıyla devam ediyordu. Bu savaşın er geç zaferle sonuçlanacağına inanan Mustafa Kemal, ulusun gerçek kurtuluşunun eğitim olduğuna inandığı için, 16-21 Temmuz 1921 günleri, Ankara’da I. Maarif Kongresi adıyla bir kurultay topladı. Kurultayı açmak için cepheden gelmişti.

Ertesi gün Eskişehir’e Yunan saldırısı başlayınca Kurultay erken dağıldı. Mustafa Kemal açış konuşmasında kısaca, şöyle demişti

-“Geleceğe hazırlanan çocuklarımıza, hiçbir güçlük karşısında boyun eğmemelerini, olanca gücüyle bıkmadan ve yılmadan çalışmalarını, ana babalarına da yavrularının öğrenimlerini bitirmek için ellerinden geleni esirgememelerini öğütlerim. Silahlarıyla olduğu gibi, kafasıyla da savaşmak zorunda olan ulusumuzun üstün gücünü, ikincisinde de göstereceğine hiç kuşkum yoktur… Geçmişin boş inançlarından, yaratılışımızın nitelikleriyle hiç de bağdaşmayan yabancı düşüncelerden Doğudan ve Batıdan gelen tüm etkilerden uzak,  ulusal yaratılış ve tarihimize uygun bir kültür düşünüyorum…Eğitim ve öğretim birleştirilmedikçe, aynı fikirde, aynı zihniyette bireylerden oluşmuş birleşik bir ulus yaratmaya imkan aramak abesle uğraşmaktır.”   Ve 24 Temmuz 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edildi.

1935 yılında halimiz şöyleydi:

Atatürk Mustafa Necati’yi Maarif Vekilliğine atarken.” Çocuklarımızı, insanlarımızı okutacaksan iyi okut, iyi okutamazsan bırak kendi hallerine. Onların kendi halleri az okumuşluktan, kötü okumuşluktan iyidir,” dedi.

Mustafa Necati, Cumhuriyetin temel ilkelerini bir genelgeyle duyurdu: “Türkiye’de herkesin ulusal ve dünyevi modern ve demokratik bir eğitim alması esastır. Dünyevi kelimesinden amaç, eğitim LAİK olması, düşünceyi daraltan vicdan özgürlüğünü yok eden her türlü dinsel etkiden uzak olması demektir. Necati anayasaya ilk defa 1937’de giren LAİKLİK kavramını, 1926’da kullanarak zaten eğitimde devrim yapmıştı. ABD’de yasaklanan Darwin’in Evrim Kuramı Türkiye’de okutuluyordu.

Öncüsü olduğu Millet Mekteplerinde her yıl 500.000 kişi okuma yazma öğrendi.

33 yaşında ani ve kuşkulu ölümünden sonra İnönü, ”Devrimcilerin ölürken, kalanlardan ve yeni yetişenlerden tek dileği vardır: Cansız bileklerinde sallanan görev bayrağının kavranıp, daha yükseklerde dalgalandırılması,” diyordu.

Öğrencilerin iyi yetiştirilebilmesi için, onları yetiştirecek öğretmenlerin iyi yetişmesi gerektiğine inanıyordu. Ankara’da bir arazi buldu ama okul yapacak para bir türlü bulunamıyordu.

Gitti, Maliye Bakanı Hasan Saka’ya, “Ben Maarif Bakanıyım. Görevim okul açmaktır. Açamazsam ayrılırım. Açabilen gelir. Siz Maliye Bakansınız. Göreviniz para bulmaktır. Bulamazsanız ayrılırsınız, bulabilen gelir,” dedi. Hasan Saka bir kuruşun hesabını yapan adamdı ama bu rest karşısında, “Bir çare arayacağım,” dedi. Çare de, para da bulundu. Okul yapıldı.Ünlü mimar Kemalettin Bey’in, geleneksel Türk mimarisinden esinlenerek tasarladığı bina,eşsiz ve muhteşem bir okul olmuştuAdı bir takım yasal düzenlemelerden sonra, Gazi Orta Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü oldu.

 

İşte benim okulum o. Biz orada bir yandan öğretmenliği öğrenirken, diğer yandan insanlığı, dostluğu, arkadaşlığı, kardeşliği öğrendik. Bu sayfadaki arkadaşlarımın yarısı orada kazandığım, asla unutamadığım, en az 50 yıldır görmediğim halde hala beraber olduğum kardeşlerim.

 

İşte o okulu geri istiyorum. Adını Hacı Bayram Veli Üniversitesi koymuşlar. Sırf GAZİ adını unutturmak için. Beyhude gayret, abesle iştigal.

 

BİLİYORUM, BEN İSTEDİM DİYE GERİ VERMEYECEKLER TABİ.

 

 

 

 

 

 
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —