İfral TURGUT

Tarih: 27.05.2024 09:48

ÖYLESİNE BİR SOHBET

Facebook Twitter Linked-in

Victor Hugo diyor ki, ”Dünyada istek duyduğum ve bana hayatı sevdiren iki şey vardır: Aşk ve Özgürlük. Aşk uğruna gerekirse hayatımı verebilirim; ancak özgürlük uğruna aşkımı da feda ederim.” 

John Locke’a göre ise, her insan iki hakka sahip olarak dünyaya gelir: Birincisi, başka insanların üzerinde hiç bir gücünün söz konusu olmayacağı özgürlük hakkıdır; ikincisi ise, mülkiyet hakkıdır. 

 

Muhatabı kim olursa olsun, özgürlük hiçbir koşul altında hiçbir kimse veya zümreye verilemez, devredilemez, emanet edilemez. Çünkü özgürlüğün devredilmesi, insanca yaşama ve insanlaşma hakkının, insan olma onurunun devredilmesi demektir. Bu yüzden insanca yaşama iddiasında olanların, bu hakkın  devredilmesi bir yana, kısmen bile kısıtlanmasına tahammül etmemesi gerekir. Çünkü özgürlüğün üzerindeki her kısıtlama, bir sonraki kısıtlamayı daha az şoke edici ama daha kabul edilir yapar; küçük şoklar bir süre sonra da tamamen ortadan kalkar ve özgürlük ortamı hiç hissettirmeden, kendiliğinden yok olur. 

 

Özgürlük, bir insanın kendi iradesini gelenek ve göreneklere, vicdani iradeye dayandırarak, başkalarının özgürlük alanına girmeden tüm özgürlükleri kullanma yetisi, bağlı ve bağımlı olmama, dış etkenlerden bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir.  Özgürlük, sahası belirlenmiş belli düzen ve kurallar içinde herhangi bir kısıtlamaya, yönlendirmeye bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir koşula bağlı olmama durumu, serbestisidir. 

 

Ancak, özgürlük toplu yaşam içinde ahlak, hukuk ve adalet kurallarına özen gösterilerek kullanılır ve asla sınırsız değildir.  Özgürlük ve adalet kavramsal olarak her ne kadar farklı olsalar da uygulama aşamasında biri diğerinin dostudur. Adalet özgürlüğün sınırlarını belirleyen bir mekanizmadır. Yani, insanın sınırsız isteklerini kurallara dayandırması açısından önemli bir odak noktasıdır. Ama adalet adil olmalıdır.

 

Maksadını aşan özgürlük, maksatlı yapılan bir hatadır. Dolayısıyla, adaleti yok sayar. Böyle bir ortamda, gayrı meşru olayların ortaya çıkması doğal bir sonuçtur. Gayrı meşru olayların doğallaştığı bir ortamda da geleceğimizi tayin etme öngörü ve özgürlüğüne sahip olmayız. Özgürlük kendi doğallığı içinde  kullanılırken, var olan kuralları göz ardı etmemek gerekir. Bilinmelidir ki, ancak adalet doğrultusunda uygulanan özgürlük, geleceği aydınlatır. 

 

Çiçero, Özgürlük için hepimiz hukukun kölesiyiz,” derkenhukuk olmadan özgürlüğün olamayacağını, herkesin her istediğini yapacak kadar özgür olduğu ortamda, kimsenin istediğini yapacak kadar özgür olamayacağını kastetmektedir. Böyle ortamlar daima kaosun davetçisidir. Ne var ki, hukuk her zaman özgürlüğün garantisi değildir. Genel yasaların kişisel emirler kadar acımasız ve ölçüsüz olabildiği ortamlarda, hukukun üstünlüğü, özgürlüğü garantilemek için bir sigorta olacak yerde, yasa yapıcı egemenlerin çıkarlarının garantisi haline gelir. 

İnsanın  özgürlüğü, istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır. Özgürlüğün alanı kadar, anlamı da geniş olmalı, bu alanda bulunma hakkı tüm insanlara tanınmalıdır.

 

Ancak, özgürlük insanın aklına geldiği şekilde davranması değil, eylemlerinin sorumluluğunu üstlenerek özgün ve özerk davranması, bu alanda başkalarının da özgün ve özerk davranma hak ve özgürlüklerine saygı duymasıdır. Başkalarının özgürlük alanlarına girdiğimiz oranda, kendi özgürlük alanımızın işgaline ruhsat vermiş oluruz.

 

Devlet yönetiminin amacı özgürlüktür ve görevi gerek bireysel, gerekse toplumsal özgürlüklerin sağlanabilmesi, korunabilmesi ve uygulanabilmesi için, insan onurunu zedelemeyecek, diğer insanlarının haklarını ihlal eden sınırları zorlamayacak çerçeveyi, toplumun tüm katmanlarını mutlu edecek adil bir hukuk düzeni içinde çizmektir.

 

Özgürlük ve bağımsızlığı bir karakter olarak benimseyenler, özgürlüklerine göz konulmasına asla izin vermezler. Bu bağlamda bireylere düşen görev de, özgürlükleri herkes için doğal bir hak olarak tanımak, benimsemek ve savunmaktır. Gerektiğinde başkalarının özgürlükleri için savaşmayı göze alamayanlar, kendi özgürlüklerinin savunulmasında yüz yüze geldikleri yalnızlıktan şikayet etmemelidir. 

 

Dedim ya, öylesine bir pazartesi sohbeti. Bilmediğiniz hiç bir şey söylemedim.   

 


 

 

 

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —